11 Ağustos 2018 Cumartesi

Get Your Kicks

Bobby Troup Pennsylvania'da yaşayan bir besteciymiş. 1941 yılının kim bilir hangi gününde, Hollywood'da film müzikleri yapabilir miyim demiş ve karısı Cynthia ile Buick marka arabalarına atlayıp, batıya doğru yola düşmüşler.

Önce 40 numaralı otoyolu alıp Chicago’ya, oradan da 66 numaralı otoyolu alıp on gün sonra Kaliforniya’ya ulaşmışlar. Los Angeles'a vardıklarında Bobby Boy bu yolculukları için bir şarkı yazayım demiş. 40 numaralı otoyolu anlatan bir şarkıya başlamış ki, karısı Cynthia ona 66 numaralı otoyolla kafiye yapan başka bir şarkı ismi önermiş.

"Get Your Kicks on Route 66”

Dünyanın İngilizce konuşulan kısmında bu şarkıyı bilmeyen yoktur. Dünyanın geri kalanında ise müziğe biraz meraklı herkes bu efsanevi şarkıyı duymuştur. Nat King Cole, Chuck Berry, The Rolling Stones, Depeche Mode ve yüzlerce başka gurup bu şarkıya cover atmışlardır.

Sadece ünlü değil, çok da güzel bir şarkıdır.

If you ever plan to motor west,
Travel my way, take the highway that is best.
Get your kicks on Route sixty-six.

Birgün batıya araba ile gideyim dersen,
Benim gibi git, en güzel otoyolu al,
66 numaralı otoyolda eğlen, mutlu ol.

Sevgili kardeşim Las Vegas'a geldiğimizde nereleri görmek istersiniz diye sormuştu, ben de bir Route 66 tabelası bulabilir misin, altında bir resmim olsun demiştim. Bırakın Route 66 tabelasını, bizi Route 66'in dangadanak tam kalbine götürdü.

Neresi derseniz, cevabi yine "Get Your Kicks" 'in sözleri içinde geçiyor....

Flagstaff, Arizona.
Don’t forget Winona,
KINGMAN, Barstow, San Bernandino.
Won’t you get hip to this timely tip:
When you make that California trip
Get your kicks on Route sixty-six.

Berry söylerken "Kingsman" diyor, külliyen yanlış. Doğrusu "Kingman", nokta 😛

Biz de 'got our kicks on Route 66' yaptık (teknik olarak Route I-93 South, çünkü artık Route 66 isimli bir otoyol yok, ama bu konuya daha sonra geleceğiz), ve yine mahşeri bir sıcakta rotamızı yüz mil kadar ötedeki Kingman'a çevirdik.

Kingman Arizona
Bu Route 66 meselesi biraz karışıktır, okuduğum ve dinlediklerim ışığında dilimin döndüğünce anlatayım.

Beyaz adam Kuzey Amerika'ya, doğu sahillerinden yerleşmeye başlamış. Kuzey Amerika'nın batısı sonradan, altın, petrol tarımı zorlaştıran iklim koşulları gibi nedenlerle şehirleşmiş.

New York, Boston, Philadelphia gibi doğu kıyısı şehirleri "modern" sayılırken, batının "vahşi batı" olarak isimlendirilmesi bundandır. Doğu kıyılarında Fransız ve İngilizlerin koloni zamanlarından kalma, iyi kötü bir polis gücü, yargı ve ordu varken batı çok daha bakir, eline silahı alanın dayılık yaptığı bir yer halindeymiş.

Bunun sayesinde de bizler Tommiks (aslen Captain Miki), Tom Braks (aslen Alan Mistero), ya da Tex (bunun ismini değiştirmemişiz, Teks yapmışız ama o sayılmaz) gibi Western kahramanlarla tamışma fırsatı bulduk. 'Western' sözcüğünün kendisi zaten 'Batılı' demektir.

Konumuzla çok fazla ilgisi yok ama tamamlamak bakımından söyleyelim, Amerikan Bağımsızlık Savaşı kahramanları, hani şu Kırmızı Urbalı, Red Coat dedikleri Ingilizlerle savaşan patriotlar, yukardakilerin aksine hep doğu kıyısından gelmedir. Captain Swing (aslen Captain Mark), Teksas'daki Çelik Bilek (aslen Blek) hepsi batıya binlerce mil uzaktandır.

Bu arada 'Blek' isimli birine 'Çelik Bilek' diye bir isim uydurabilen yaratıcılığın önünde saygı ile eğiliyorum. İşin daha da komiği, çizgi roman'a ismini veren ancak romanın içinde haliyle bir kere bile adı geçmeyen Teksas eyaleti, hem binlerce mil güneydedir, hem de o sıralar Amerika sınırları içinde bile değildir. Meksika'nın bir parçasıdır.

İşte böyle.

Vahşi Batı, altın arayıcıların, kanun kaçaklarının, çiftçilerin, yeni bir hayata başlamak isteyen ailelerin akın ettiği bir bölge olmuş o zamanlar.

Ancak bu insanların doğudan batıya gidişleri biraz problem olmuş. Hak verirsiniz ki tarifeli JFK-LAX uçak seferleri yoksa, aralarında üç saatlik saat farkı - dikkat üç saatlik yol demiyorum, olan iki kıyı arasında yolculuk 'biraz' uzun sürebilir.

Bu yolculuğu bırakın kolaylaştırmayı, olası kılabilmek için onlarca yıl düşünüp çalışmış Amarikalılar.

İlkin 1857'de 35'inci parelel boyu, topraktan bir wagon yolu yapmışlar. Bu 'wagon' dedikleri, filmlerden, resimli romanlardan bildiğimiz posta arabaları - hani şu kızılderililerin etrafında dönüp, ok attıkları arabalar.

Sonraları, bazen eyaletler, bazen özel teşebbüs bu doğu-batı yolunun parçalarını yapmaya başlamışlar. O aralar her parçanın kendine ait bir yol numarası değil "Yalnız Yıldız", "Eski Patikalar" falan gibi birer ismi varmış.

1925 yılında federal hükümet, halka açık ulusal otoyolları düzenleyen bir yasa çıkarmış. Yine bu yıllarda Chicago'yu Los Angeles'a bağlayacak bir otoyolun ilk planları yapılmış.

Aynı yasa kapsamında, bu yeni yola her eyalette geçerli olacak 66 numarası 1926 yılında verilmiş.

Route 66 ile ilgili özel kanun 1927'de çıkarılmış ve bu yolun asfaltlanıp tamamlanması 1938'i bulmuş.

O zamanın teknolojisi ile çok ciddi bir mühendislik çalışması yapmış Amarikalılar. Kazılar, köprüler, ve herşeyden önemlisi asfalt. O yıllarda diğer otoyollar genelde çakıl ya da tozla kaplıymış,

Dört bin kilometre uzunluğundaki bu yol üstünde tahmin edeceğiniz üzere sayısız otel, motel, benzin istasyonu, restoran, mağaza, eğlence yeri, sinema, kumarhane ve kerhane açılmış.

Bu otoyol yine tahmin edeceğiniz üzere yapıldığı gibi kalmamış. Bazı yerleri değiştirilmiş, bazı yerleri uzatılmış, yeni şeritler eklenmiş, şehirliler etrafımda transit hale getirilmiş, vesaire. Bunun bir zararlı etkisi ileride karşımıza çıkacak.

Route 66 optimize edilmiş bir otoyol değilmiş. Yani iki nokta arasındaki en kısa güzergaha yapılmamış. Eyaletler de, özellikle ilerleyen inşaat ve mühendislik tekniklerini kullanarak, Route 66'dan ayrılıp, yolculuğu kısaltan Parkway, Turnpike, Expressway falan diye isimlendirdikleri 'korsan' otoyollar yapmaya başlamışlar.

1956 yılımda ise otoyollarla ilgili yeni bir yasa çıkmış, Eyaletlerarası Otoyollar Yasası, ya da orijinal ismiyle 'Interstate Highway Act'. Bunu çıkaran da savaş sırası ve sonrasında Almanya'daki 'autobahn', yani otoban sistemini görüp, etkilenen Eisenhower.

Bu yeni yasa otoyollar için bol bol fonlama ile birlikte yeni bir çok standard getirmiş. Örneğin hız limitleri, trafik ışıklarının sadece ücret gişelerinin ya da çıkış rampalarımı önünde olması, vesaire.

Ancak bu yeni sistemin bence en işe yarar yeniliklerinden biri otoyolların numaralandırma sistemi olmuş.

Bu sisteme göre, tek ve iki basamaklı Interstate otoyollar asıl, üç basamaklılar da tali otoyollardır.

Asli otoyollarda çift numaralılar doğu-batı, tek numaralılar kuzey-güney doğrultusunda giderler. Bu numaralar batıdan doğuya, güneyden kuzeye artarlar. Böylece bir otoyolun numarasına bakıp, ne yöne gittiğinizi anlayabilirsiniz.

Neyse, Amarika'da ağır vasıta ehliyeti almayacağınıza göre çok detayına girmeyelim, tali yolların da işe yarar bir kodlama sistemi var yoksa 😛 Yine de bir gün otoyolda kaybolup, yolun numarasının tek mi, çift mi olduğuna bakarak yolunuzu bulursanız, bana bir email atın 😛

Bu yeni Interstate otoyollar ya bazen doğrudan Route 66'in bir parçası olmuş, ya da Route 66'in bir parçasını kısalttığı için onu işe yaramaz hale getirmiş.

Route 66'in ortadan kalkmasının her eyalette hayli melodramatik bir öyküsü var, çok başınızı ağrıtmayayım. Sözün kısası, en sonunda resmi olarak Route 66 yürürlükten kalkmış, yerini Interstate Otoyollara bırakmış.

1986 yılımda, ilk Arizona'da başlayıp, diğer eyaletlerde de kısmen tekrarlanmış bir Route 66'i canlandırma projesi çerçevesinde, Route 66'in geçtiği yollara "Historic Route 66", yani "Tarihi Route 66" tabelaları konmuş.

Ancak Route 66 anmalarının pirim yaptığını anlayan her eyalet, zart zurt her yere bir Route 66 tabelası, bir Route 66 müzesi açmış. Orijinal Route 66 olmayan bazı yerler de böylece Route 66 şeklinde turistlere pazarlanmış.

Biz orada yaşayıp, ilgisinden dolayı bilgisi olan arkadaşım sayesinde bilinçli olarak yaptık gezimizi. Eğer aynı imkanınız yoksa, önceden biraz okuyup "doğru" Route 66'e gitmenizi tavsiye ederim.

Şimdilik bu kadar. Sonraki yazımızda başta Kingman, Arizona’ya gidiyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...