13 Nisan 2012 Cuma

Çin’e Gitmenin Bir Güzelliği

Bir hafta Çin’de gezindik ya, artık Çin uzmanı sayılırız. O yüzden size Çin anlatayım biraz.

Çin, bildiğiniz üzere dünyanın en kalabalık ülkesidir. Nüfusu, çoğunlukla bulduğu ile yetinen, daha fazla isterük diye bağrınmayan mütevazi insanlardan oluşur.

Bu insanlar, o kadar az para ile çalışmaya razılardır ki, dünyanın geri kalan yerlerindeki fabrikaların çoğu kapanıp Çin’e taşınmışlardır. Avrupa ve Amerıka'nın son günlerdeki yırtınmalarının en önemli sebebi işte budur çünkü ülkelerindeki insanlar bu yüzden işsiz kalmış durumdadırlar.

Bu süreç o kadar fazlasıyla ilerlemiş durumdadır ki artık geri dönülmez noktayı geçmiştir. Başka bir deyişle Amerika ve özellikle Avrupa yaşam düzeylerinde aşırı belirgin bir düşüşü kabullenme durumuna gelmişlerdir.

Zaten Sarkozy amca baklayı ağzından çıkardı geçenlerde.

“I want France to remain a land of production.”

Yani:

“Ben Fransanın bir üretim ülkesi olarak kalmasını istiyorum.”

Eh, isteyenin bir yüzü karaymış...

Neyse, bugün konumuz bu idiot değil, biz Çin’e dönelim.

Yukarda anlattıklarımızı kısaca özetlersek ucuz işgücü sebebiyle dünyadaki üretimin büyük bölümü Çine kaymış durumda.

Hal böyle olunca Çin’e gitmenin bir güzelliği de ucuz alış veriş yapmak diye düşünüyor insan.

Eşim Jelenayla Pekin’in ipek pazarında dolaşıyorduk. Jelena kendini ipek elbiselerin, başörtülerin içinde kaybetmişken ben de iş olsun diye takım elbiselere bakayım dedim, alacağım falan yok yani.

Hemen bir Çinli kız belirdi yanımda. Baktığım elbiseyi indirip üzerime tutmaya, ceketin eteğini, kollarını çekiştirmeye başladı. Ben de iş olsun diye sordum:

“Kaç para?”

Kız, Üçbin Yuan dedi. Çarptım, böldüm, beş yüz dolara geliyor. Neredeyse İsviçre kadar pahalı.

“Yok bacım, sağol.”

Dedim.

Kız da durup,

“Sen kaç para verirsin?”

Diye sordu.

Ben de Çin hesapta ucuz ya, Türklüğün de verdiği bir gayretle:

“Üç yüz Yuan”

Dedim, yani söylediği fiyatın onda biri.

Tam bu anda kız bir kırmızı yandı ve söndü.

Önce bana dilini çıkardı.

Sonra da “Yev Yev Yev” diye benim taklidimi yapıp göbeğime bir yumruk attı.

Daha sonra da dönüp arkadaşlarına Çince konuşmasam da anlamamın zor olmadığı birşeyler söyledi.

Ben hemen dükkandan kaçtım.

Kıssadan hisse, siz siz olun, Çin ucuz diye vurgun yapmaya kalkmayın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...