26 Nisan 2012 Perşembe

Piramitler

Piramit sözcüğü aslen Yunanca kökenli Pyramis’den tüm dillere yayılmış. Tabanından en yüksek noktasına doğru incelen en az üç düzlemden oluşan üç boyutlu bir geometrik bicim.

Piramitlerin ilginç birçok özelliği olmasına rağmen bunların en önemlisi birçok eski uygarlığın başka isleri yokmuş gibi dünyanın her tarafında piramit yapmalardır.

Bu piramitlerin bazıları boyut ve hacim olarak o kadar büyüktürler ki insan bunlar niye yapılmış diye sormadan edemez. Buna bir de bu piramitlerin yapıldığı tarihteki teknolojinin ilkelliğini eklerseniz, o zamanın insanlarının yaptığı bu yatırıma bir gerekçe bulmak daha da önem kazanır.

Çok geveledik. Buradaki soru “Bu adamlar manyak mi ki islerini güçlerini bırakmış bu piramitleri yapmış?” seklinde özetlenebilir.

Bugün bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Tamam, birçok akla yakın teori var ortada ama bunlar adı üzerinde teori, kimse kesin olarak mesela Mısır piramitleri firavunlara mezar olması için yapılmış diyememektedir.

Hadi, madem Mısır piramitleri ile başladık, onlarla devam edelim.

Şüphesiz, piramitlerin en çok bilinenleri Mısır piramitleri.

Aslında, tüm Mısır piramitleri de değil, Gize ‘deki o üç büyük piramit. Mısırda, o kadar çok piramit var ki elinizi sallasanız piramite çarpıyor.

Bu üç piramidin özelliği Mısır’ın neredeyse en eski piramitleri olmaları. Ama öyle eski diye hor görmeyin.

Bu piramitler geometrik olarak Mısır’daki piramitlerin en kusursuzları.

Ve Mısır piramitlerinin en büyükleri.

Ve bu büyüklük yada kusursuzluk öyle az biraz daha büyük yada azıcık daha düzgün seklinde değil. Kat be kat daha büyük, ve kat be kat daha düzgün.

Bunlardan sonra birçok piramit yapılmış ama hiçbiri ne Giza piramitleri kadar büyük, ne de onlar kadar kusursuz olmuş.

Bu üç piramidin başka önemli bir özelliği daha var. O da ne içlerinde, ne dışlarında bir yazı yada resim bulunmaması.

Simdi ne var bunda diyebilirsiniz.

Açıklayalım.

Eski Mısır uygarlığının kalıntılarına bakarsanız her yerinde, yüzlerce, binlerce hiyeroglif yazi ve resim bulursunuz. Bu resimler o kadar renkli ve çeşitlidirler ki kendinizi çizgi filim seyrediyor zannedersiniz.

Ama her nedense bizim bu üç piramit tamamen kaput.

Ne yazı, ne resim, ne heykel, ne hiyeroglif, ne papirüs. Sadece taş piramit.

Açıp okuyunca bu piramitler yukarda da söylediğimiz üzere firavunların mezarı olsun diye yapılmış diyorlar.

Simdi, size söylemek istediğimi nasıl doğru düzgün ve net olarak yazabilirim bilmiyorum ama deneyelim.

Ben gittim, kendi gözümle gördüm.

Demek istediğim su ki bana pek de öyle mezar olsun diye yapılmış gibi gelmedi.

Piramitlerin içi bastan aşağı tas, yani öyle mozole, mezar gibi bir salon, oda, vs. yok.

Bir iki oda var ama onlar minicik küçücük odalar. Bu odalar da öyle piramitlerin tam ortasında yada her iki piramitte de ayni yerde değil.

Abuk bir bicimde dizlerinizin çenenize çarparak yürüdüğünüz bir dehlizle önce aşağı, sonra da yukarı çıkarak oda kılıklı bir yere ulaşıyorsunuz.

Hatta bu ufak odaların bir tanesi, piramittin içinde bile değil, altında yani tas sınırlarının dışında.

Odaların isimleri Kralın Türbesi, Kraliçenin Mezarı falan olsa da siz bana inanın, bu odalar öyle mezara falan benzemiyor.

Daha ziyada, hazır bunlar buradayken bir iki firavun mumyalayıp gömelim diyerek mezara çevrilmiş gibiler sizin anlayacağınız.

Ha, daha sonra yapılmış piramitler mezara benzeyebilir, bir ikisini gördüm.

Ancak bu piramitlerin ne boyut, ne de geometri olarak Giza piramitleriyle ilgisi var. Asterix ve Cleopatra’daki devamlı sarhoş gezen Imotep’in yaptığı piramitler gibiler...

Ufak, yamuk yumuk ve Gize piramitlerinden yüzyıllarca sonra yapılmış olmalarına rağmen, zamana dayanamamış ve harabeye dönmüşler.

Giza piramitlerin kendimce ne için yapılmadıklarını burada size söylesem de gerçek yapılış amaçlarını maalesef bilmiyorum.

Erich von Däniken yıllarca önce bunların uzay gemileri için iniş platformları olduğunu öne surdu.

Bu fikrin uzantısı olarak Stargate filmi fazlasıyla ilgi çekti.

Bu filmin de devamı olarak Stargate SG-1 dizisi çekildi ki en favori dizilerimden biridir.

MacGayver’den hatırlayacağınız Richard Dean Anderson (Col./Gen. Jack O’Neill), Amanda Tapping (Cap./Maj. Samantha Carter), Michael Shanks (Dr. Daniel Jackson) ve tabii ki Christopher Judge (Teal’c), eski Mısır tanrılarının parazittik canlılar tarafından kontrol edilen insan vücutlarına sahip olduğu bu temayı çok zevkli bir bicimde canlandırırlar.

Ama söylemeye bile gerek yok, bu hikayeler adları üzerinde hikaye. Gerçek olduklarına dair hiçbir kanıt yok.

En bilimselleri diyebileceğimiz Daniken bile, fikirlerini savunmak için isteyenin kendine çekip farklı olarak yorumlayabileceği sözde kanıtlar ileri sürer. İsterseniz okuyup kendi yorumunuzu yapın tabii ama bana sorarsanız hepsi köfte.

İşte ortak dünya kültürünün bir parçası oldukları için Mısır piramitleri çok ilgi çekerler, piramit deyince ilk akla gelirler.

Ama dünyadaki piramitler sadece Mısır’da değildir.

Aslında piramitler dünyanın her tarafında, birbirine göreceli olarak yakın tarihlerde yapılmışlardır.

Mesela dünyanın en büyük piramidi Mısır’da değil Meksika’da, Cholula bölgesinde bulunur. Elli beş metre yüksekliğindedir, dört yüze dört yüz metrelik bir tabanı vardır. Giza’daki piramit ise yüz kırk altı metre yüksekliğinde olsa da tabanı sadece iki yüz otuza iki yüz otuz metre boyundadır.

Orta ve güney Amerika’da maya, Aztek ve Inka’lardan kalma bol bol piramit bulunur.

Bunların bence en ilginci, Meksika’da, Yukatan yarımadasında, eski bir Maya kenti olan Chichen Itza’da bulunan piramittir. İspanyolcadan gelme ismi El Castillo olsa da gerçek adi bu değildir.

Bu piramide Kukulkan tapınağı da derler.

Kukulkan yılan temelli bir Maya tanrısı. Yılan herzedense Mısır tanrı literatüründe de çok popülerdir. Mesela, Mısır tanrısı Apofis bir yılan tanrıdır.

Hem piramitler, hem yılanlar, birbirlerinden binlerce kilometre uzakta, iki farklı kültürde de benzer şekilde gelişmiş, bu çok enteresan.

Antropolojik bir açıklaması olsa da ben soruyu sormadan edemeyeceğim.

Chichen Itza piramidinin dört bir tarafında merdivenleri var. Bu merdivenlerde, en üst kattaki platformu da sayarsak üç yüz altmış beş basamak bulunur.

Bir güneş yılındaki gün sayısı.

Maya uygarlığı astronomik olarak çok ileri imiş.

Neyse umalım, o kadar da çok ileri olmamış olsunlar, çünkü biliyorsunuzdur, Maya takvimine göre Aralık 2012’de dünyanın sonu gelecekmiş.

Basamak sayısı ile birlikte, yapının güneş doğuşu ve batışına göre düzenimi, gölgelerinin duşumu falan söylendiğine göre hep planlıymış.

Bu sene bir aksilik olmazsa bu piramit gezi planlarımız içerisinde. Gezdikten sonra size daha fazla bilgi vereceğim.

Dönelim Amerika’daki piramitlere.

Arkeologlar Amerika piramitlerinin yapılış amaçları için biraz daha kesin konuşabiliyorlar.

Bu piramitlerin genelde tapınak olduklarını söylerler.

Yani tanrılara insanlar dahil adak adadıkları, dinlerinin gereği ibadetlerini yaptıkları yapılar.

Böyle midir, değil midir, bilemem.

Özellikle tek tanrılı dinlerin öncesi uygarlıklar ortak birçok yapılarını dini motiflerle yapmışlardır. O yüzden bir yapıyı tapınak olarak adlandırmak genelde yanlış olmaz (Bu profesyonel yönetim sorunlarının nedeni olarak komünikasyonu, yani iletişimi göstermeye benzer. Yanılmanız çok zordur.).

Ama ben kendi ufak araştırmamın sonucu, mesela niye piramit sekli benimsenmiş, yada bu sekil nasıl dünya üzerinde birçok farklı uygarlık tarafından uygulanmış gibi sorulara dişe dokunur cevaplar bulamadım.

Her ne olursa olsun, piramit şekilli yapılar, henüz açıklanamamış anlamlarıyla düşüncelerimizi meşgul etmeye devam edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...