22 Nisan 2012 Pazar

İklim Kafayı Yedi

Bugün Pazar, Nisan 22, 2012.

Sabah kalkıp pencereden dışarı baktığımda, pırıl pırıl bir sabah güneşi ve masmavi gökyüzünü gördüm. Eşime hava çok güzel, bir şeyler yaparız bugün dedim.

Beş dakika sonra Jelena, kopeği yürüyüşe çıkardı. Aradan birkaç dakika ya geçti, ya geçmedi, ikisi de bağırarak eve girdi.

“Çok soğuk, donduk.”

Hadi canim dedim. Pencereden bir baktım ki kar yağıyor.

Hem de öğle mini mini, oyuncak bir kar yağısı değil. Neredeyse lapa lapa.

Hemen bir fotoğraf çekip blog’a yazayım diye telefona koştum. Bu arada Jelena şömineyi yakmak için odun getirdi dışarıdan.

Pencereye geri donup fotoğraf çekmek üzereydim ki, yine pırıl pırıl bir güneş, masmavi bir gökyüzü.

İnanıyorum ki artık resmi olarak sunu söyleyebiliriz.

İklim kafayı yedi.

Bu kafayı yeme olayının boyutunu henüz bilmiyoruz, ancak ciddi olduğu kesin.

Çevreyi koruma, karbon emisyonu, yenilenebilir enerji gibi konular yakın zamana kadar parası bol canları sıkkın hanımlarla homoseksüellerin iştigal sahalarıyken bugün bu konuları ülkeler en üst seviyede tartışıyor.

Bayram değil, seyran değil, Amerika petrol kaynaklarını güvensizleştirme yerine Japonya ile yenilenebilir enerjiyi tartışıyorsa demek ki bu is ciddi.

Hatta “korkarım” biraz geç.

Bu geç argümanımı destekleyecek bilimsel kanıtlara sahip değilim. Hatta bu iklim değişikliklerinin mekanizmasını açıklayacak bilgiye de.

Benimki sadece bir “his”.

Ama hani gözünüzle görseniz daha fazla inanamayacağınız kadar güçlü bir his.

Umarım yanlıştır. Ancak yanlış değilse hepimiz ayvayı yedik demektir.

İklim değişikliklerinin tipik sonucu çölleşme, buzul çağları, açlık, salgın hastalık gibi sevimli olgulardır.

The Day After Tomorrow, yani Yarından Sonraki Gün filmi bu sonuçları fazlasıyla dramatik bir bicimde ortaya koyar. Denk gelirse bir seyredin.

Gelişmiş ülkeler bu önlenemez facia sonucu üçüncü dünya ülkelerinin insafına kalır sonunda.

Olur mu olur.

Ancak ciddi boyutta iklim değişiklikleri dünyanın tümünü etkileyecektir. Buna bağışıklık sahibi hiçbir ülke yoktur.

Amerika’da içilecek su kalmadı Ho! Ho! Ho! deyip hayatımıza devam edemeyiz.

Peki bu facia ile mücadele edebilir miyiz?

Elbette.

Ben hala her şey eskisi gibi olmayacak diyenlerdenim ama mücadelemize başlayarak yada sürdürerek olumsuz etkileri azaltabiliriz.

Yapmamız gereken ilk şey karbon yanması kökenli enerji kaynakları başta olmak üzere enerji kullanımımızı azaltmaktır.

Yani, mümkün olduğunca özel arabamızı kullanmamak, araba alırken düşük yakıt tüketimi olanları, hatta mümkünse hibrid motorları tercih etmek.

Bu söylediğimi yapmak aslında bayağı zordur çünkü alışkanlıklarımızı önemli boyutlarda değiştirmemizi gerektirir.

Mesela burada size bol bol ahkam kessem de ben kendim tuvalete bile arabayla giden, sekiz silindirli motoru olan bir araba kullanan biriyim.

Ben kendim yapabilecek miyim? Göreceğiz. Ancak ciddi olarak düşünmeye başladım.

Bir arkadaşım yeni bir araba aldı. Frene basıp durduğunuzda motor kendi kendine duruyor, yani bayağı kontak anahtarı ile motoru stop etmişsiniz gibi. Daha sonra gaza bastığınızda motor yine kendi kendine çalışmaya başlayıp arabayı hareket ettiriyor.

Neyse. Araba kullanımını azaltmak, atmosfere karbon salınımını düşürmeye ve dünyamızın yükselen ısısını azaltmaya yardımcı olur.

Ha, bir de sizin cebinize faydası dokunur. O da yan yada ikincil fayda olur diyelim.

Başka ne yapabiliriz?

Sadece araba yakıtlarını değil tüm diğer enerji kaynaklarının kullanımını azaltmak.

Her tür enerji kullanımı sonunda ısıya dönüşür. En temiz enerji kaynakları bile, örneğin hidroelektrik santrallerinden yada rüzgâr türbinlerinden elde edilen elektrik bile kullanıldığında en sonunda ısıya dönüşür.

Bu, iki artı iki eşittir dört kadar açık ve doğru bir fizik kuralıdır.

Elektrik lambası yandığında ışık verse de bu ışık sonunda odanızı ısıtır. Televizyonunuz, ütünüz, buzdolabınız, hep sonunda kullandığı tüm enerjiyi ısıya çevirir.

Bu tür fazla enerji kullanımı havaya karbon salınımı yapmasa da dünyanın soğumasını engellemesi sebebiyle dünyanın toplam ısısını artırmasıyla sonuçlanır.

Bu arada, az elektrik kullanırsanız cebiniz de rahat eder.

Az enerji kullanmanın başka bir yöntemi de enerjiyi verimli kullanmaktır.

Evinize yapacağınız doğru ısı izolasyonu düşündüğünüzden çok daha fazla enerji tasarrufu yapar.

Başka?

Size saka gelebilir ama az yiyin. Siz yedikçe bol bol karbon bırakırsınız havaya. Az yerseniz daha da sağlıklı yaşarsınız.

İşte böyle.

Az önce yine pencereden dışarı baktım.

Mavi gökyüzü, pırıl pırıl bir güneş.

Umalım hep öyle kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...