16 Nisan 2012 Pazartesi

Poker

Gelin ekonomiyi, Çini bırakıp zevkli bir konu yazalım.

Konumuz Poker. Hani blöf yapılan, kare asın her zaman kazandığı, Las Vegas’dan Monte Carlo’ya en popüler, en zevkli kâğıt oyunu.

1900’lu yılların ortasında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunmuş, geliştirilmiş Poker.

Bizde bilirsiniz, genelde yediliden yukarı bir desteyle, her oyuncuya beş kart dağıtılarak oynanır. Oyuncular bir defaya mahsus istediği sayıda kartları değiştirir, herkes artırmayı bırakana kadar kâğıt değiştirmeden önce ve sonra iki kere kişi başına koyulan para artırabilir. Oyuncular her an koydukları parayı bırakarak kaçabilirler.

Kartların değişik kombinasyonlarının sıralamada kendilerine ait değerleri vardır. Mesela dört tane ayni sayılı kart, üç tane ayni sayılı kartı, hatta üç tane benzer ve iki tane başka benzer kartları “yer”.

Pokerin raconunda bunların adları vardır. Per, döper, kent, üç, ful, kare, floş, floş ruayel, vs. Bunların çoğu Fransızcadan, Fransızcaya da İngilizceden geçmiş terimlerdir.

Kahve kültüründe bunların ezbere bilinmesi gerekir.

Bilenler de acayip tafra atar çömezlere.

Simdi isin gerçeğine dönersek bizdeki Poker, Pokerin onda biri bile değil. Asil Pokerin kuralları o kadar çeşitli ve karışıktır ki, bilenleriniz bilir, neredeyse bir iPad gerekir oynarken yanınızda.

Ben kendim, Amerikan Pokerinin üç beş varyasyonunu bilsem de, Amerikalı arkadaşlar bir iki elden sonra beni genelde atarlar oyundan.

Çünkü (burada biraz ukalalıkla soyluyorum tabiatı ile), “Seven Card Stud” nasıl oynanır genelde bilsem de birisi “Omaha High-low Mixed” dediği zaman başlarım sormaya.

-“Simdi bu nasıl oluyor da oluyor?”

Wikipedia’da tesadüfen denk geldim Poker türlerine. Dilimin döndüğünce anlatayım size.

Pokerin üç “ana” türü var.

Bir, Draw Poker, yani bizim oynadığımız Poker. Draw Pokerde bütün el kapalı olarak bir kerede dağıtılır, oyuncular da bir kereye mahsus ellerindeki istemedikleri kartları değiştirirler. Bizde oynanan Poker, “Five Card Draw”, yani beş kartla oynanan Draw Pokerin bir turudur.

İkinci ana Poker turu “Stud Poker” isimli Pokerdir. Stud aslen damızlık at demek olsa da argoda delikanlı anlamına gelir. Delikanlı Pokerinde, kâğıtların bazıları açık, bazıları kapalı dağıtılır. Her turda oyuncular kişi başına koyulan parayı artırabilirler.

Community Card Poker isimli üçüncü gurupta oyuncular kapalı yada açık olarak dağıtılan kartları, ortaya açılan ve her oyuncunun kullanabileceği genel kâğıtlarla birleştirip el yapmaya çalışırlar.

Bu üç gurup poker, aşağıdaki kurallardan birinin seçilmesiyle oynanır. Genelde dağıtan kişi hangi kuralların geçerli olduğunu belirler. Her el değişik oynanabilir.

Gelelim kurallara.

Lowball oynandığında en zayıf el kazanır.

High-Low Split’de en zayıf ve en kuvvetli eller potu paylaşır.

Oyuncular birbirlerine kart geçirebilirler.

Kill-Game de bir kişi üst üste kazanırsa pot ikiye katlar.

Bazı kartlar Wild Card, yani Joker ilan edilebilir. Örnek “Deuces Wilde”, yani ikililer Joker.

Twist Round’da oyuncular ortaya para koyarak desteden kart satın alabilirler.

52’lik desteden bazı kartlar atılabilir. Bizdeki Poker gibi, yediliden aşağısını atarız genelde.

Bu yukardaki guruplara benzeyen yada birkaçının birleşimi ile oluşan, Oxford Stud, High Chicago/Low Chicago, Follow The Queen, Countdown, Billabong, Guts, vs. Gibi bir dolu başka varyantları bulunur Pokerin.

Pokerin bu yüzlerce türünün tek bir ortak özelliği vardır.

Blöf!

Blöf, olmayan bir şeyi varmış gibi gösterip zeybeklenmektir.

Bunu yaparken de eliniz kotuyken, dünyanın en iyi eli gelmiş gibi rahat bir ifade takınmak isin raconudur. Buna İngilizcede Poker-Face, yani Poker Yüzü derler.

Aslında İngilizcede Poker kökenli bir çok deyiş vardır, bilirseniz, birkaçı aşağıda.

An Ace up in one’s sleeve, yani kolunda sakladığı as, bir kişinin gerektiğinde kullanacağı sürpriz bir hareketi anlatır.

Beats me, derler bazen, bir anlayabilsem anlamında kullanılır. Aslen onun eli benden iyi demektir.

Call one’s bluff, yani birinin blöfünü görmek.

Uluslararası borsayla ilgileniyorsanız Blue Chip terimini duymuşsunuzdur. Bu terim, güvenli, değerli, yerleşmiş firmalar için kullanılır. Blue Chip, mavi fiş demektir. Gazinolarda yüksek miktarlı fişler mavi renklidir.

Herkese bol şans...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...