18 Kasım 2018 Pazar

Tapınak Şövalyeleri VI

Zekeriya yıllar boyu tanrıya bir çocuğu olsun diye yakarmış, dua etmişti. Tanrı bir gün ona bir oğlan çocuğu olacağını müjdeledi. Çocuğun ismi Yahya olacak diye buyurdu. Tanrı bu çocuğa, aynı isimli başka kimseye tanımadığı ayrıcalıkları gösterecekti. Zekeriya şaşırmıştı. Nasıl bir çocuğum olabilir diye sordu. Karısı kısır, kendisi de yaşlılıktan yorgun düşmüştü. Tanrı Zekeriya'ya bunun çok kolay olduğunu, kendisini de bir hiçten yarattığını unutmamasını söyledi.

Tanrı Yahya'yı daha çocukken bilge kılmıştı. Yahya okumayı yaşıtlarından çok daha önce öğrenmiş, zamanın bilginlerinin bile anlayamadıklarını okuyup anlayabilmişti. Temiz ve inançlı bir çocuktu. Annesine, babasına karşı itaatkardır, ukalalık ve asilik yapmazdı.

Kuran, Meryem Suresinde Hz. Yahya'yı yukarda mealini özetlediğim şekilde anlatır. Hem Hz. Zekeriya, hem de Hz. Yahya, İslam'ın gözümde saygın peygamberlerdir.

Hz. Muhammed, Miraç'a erdiğinde Hz. İsa ile birlikte Hz. Yahya ile konuşmuştur.

Hristiyan inancı, Hz. Yahya'yı çok özel bir yere koyar. Hristiyanlığın şartı ve başlangıcı olan Vaftiz ibadeti, Hz. Yahya'nın Şeria nehrinde Hz. İsa'yı vaftiz etmesiyle başlamıştır. Bundan dolayı Hz. Yahya'nın Hristiyan dünyasındaki ismi John The Baptist, yani Vaftizci Yahya'dır.

John The Baptist, İncil'in Yeni Ahit kitabında, belki de Hz. İsa'dan sonra en çok bahsi geçen azizdir.

İncil'e göre John The Baptist, kendinden daha kudretli bir mesih beklemektedir. Önermeyi tersinden okursak, John The Baptist, Hz. İsa gibi bir mesihtir, sadece Hz. İsa ondan daha kudretlidir.

Bunu da zaten kendisi Şeria nehri kıyısında, Hz. İsa ile karşılaştığında söylemiştir.

John, deve tüyü giysileri ve deri kemeri ile nehirde kendisine inananları vaftiz ediyordu. Matthew Gospel'ine göre Hz. İsa vaftiz olmak için geldiğinde, "Benim seni değil, senin beni vaftiz etmen gerekir" deyip, Hz. İsa'nın kudretini kabul etmiştir. Öyküyü tamamlamak bakımından, Tanrı Hz. İsa'ya oğlum diye seslenmiş, Kutsal Ruh da bir kuğu gibi gökyüzünden alçalmıştır.

O günlerde Filistin'i Herod Antipas isimli bir kral yönetiyordu. Herod Antipas, Hz. İsa'yı olgunlaşmadan öldürmek için zamanının bütün bebeklerini katletmiş kral Herod the Great'in oğluydu.

Herod Antipas, Nabatean kralı Aretas'ın kızı Phasaelis ile evliydı. Herod, Roma'ya yaptığı yolculuklarından birinde Kardeşi Philp"e konuk oldu. Philp'in karısı Herodias'ı gördüğümde ona tutuldu ve Herodias'ı kocasını bırakıp, kendisiyle Filistin'e dönmeye ikna etti. Döndüğünde de karısı Phasaelis'i boşadı ve Herodias ile isminin evlilik olduğu tartışmalı bir ilişkiye girdi.

John bu ilişkinin doğru olmadığını, kişilerin kardeşlerinin karılarıyla evlenmemeleri gerektiğini söylüyordu.

Herod, John'ı yakalatıp, hapsetti. John'ın takipçilerinden sakındığı için onu öldürtmemişti.

John'ın bu ilişkiyi onaylamamasından en çok kraliçeliği tartışılır hale gelen Herodias rahatsızdı. Herodias'ın önceki kocasından Salome isimli bir kızı vardı. Herod'ın doğum gününde Herodias akıl almaz bir planı uygulamaya koydu ve kızından Herod için dans etmesini istedi.

Salome'un dansı fazlasıyla erotik anlamda etkileyici olmuştu. Kaynaklar Herod'ın "mutlu edildiğini" söyler, bunun nereye kadar gitmiş olabileceğini hayal gücünüze bırakıyorum.

Herod, Salome'a imparatorluğunun yarısı dahil, ne isterse vereceğini söyler. Annesine danışan Salome, John'ın kafasının bir tepsi üzerinde kendisine getirilmesini ister. Herod, Salome'u kırmaz, emir verir ve hapisteki John'ın kafası kesilip, bir tepsiye konur ve eğlencenin yapıldığı salona getirilir.

John The Baptist'in başsız vücudu havarileri tarafında alınıp, gömülür. Kesik başını ise Salome annesi Herodias'a verir. Herodias, John'ın dilini bir iğne ile deler ve pis bir yere gömülmesi için hizmetçisine verir. Hizmetçisinin karısı John'ın gizli bir takipçisidir. Kesik başı kil bir kaba koyar ve Zeytin Tepesi isimli bir tepeye gömer.

Bu olaydan kısa bir zaman sonra Salome, dunmuş bir nehre düşerek hayatını kaybeder. Buzlar içinde cansız bedeni hala dans eder gibi görünmüştür.

Sonrasında Herod'un eski karısının yine kral olan babası Herod'a saldırır. Herod yenilir ve karısı ile İspanya'ya kaçar, Herodias ile birlikte burada bir depremde ölürler.

İnanışa göre Bizans'ın bölgeyi yönettiği dönemlerde kesik baş gömüldüğü yerden çıkarılıp, İstanbul'a getirilmiştir.

Dördüncü Haçlı seferinde, Haçlı ordusu İstanbul'a saldırmış, Aya Sofya dahil her yeri yağmalamıştır. Azizlerin kemikleri türbelerden çıkarılmış, değerli ne varsa çalınmıştır.

Rivayete göre bu esnada bir Tapınak Şövalyesi, yağmalanan kemikler arasında John the Baptist'in kafatasını tanımış - nasıl olduğunu sormayın, ve onu Fransa'ya, Amiens’e götürmüş, kentin katedraline saklamıştır..

Hristiyan dünyasında John The Baptist ile Hz. İsa arasında çok dile getirilmese de bir kıyas, bir rekabet oluşmuştur. Tartışmaları ortadan kaldırmak için John'ın Hz. İsa'nın kudretini kabul ettiği sık sık, üzerine basarak tekrarlanır. Hatta Gospel'ların birinde John'ın Hz. İsa'nın kuzeni olduğu bile yazılıdır.

Ancak bu, John The Baptist’in çok fazla etkili, çok fazla kudretli bir figür olduğu gerçeğini değiştirmez. Hz. İsa yerine, John The Baptist’e inanıp, ibadet eden tarikatlar vardır. Bunlar da doğal olarak dinden ayrılmış sapkınlar olarak görülür.

Tapınak Şövalyelerinin topluca yakalanıp, hapsedildiklerinde, onlara isnat edilen suçlardan biri Baphomet isimli, kesik bir başa tapınmaktı.

Bir baş figürü Tapınak Şövalyelerinin mekanlarında bulunmaktaydı.

İddalara göre, özellikle kıdemli şövalyelerin katıldığı törenlerde bir kafatası getirilir, şövalyeler de bunu öperek saygılarını belirtirlerdi.

Baphomet'in kimin kesik başı olduğu hakkımda akıl almaz söylentiler vardır ancak en akla yakını, bunun İstanbul'dan getirdikleri John The Baptist'in başı olduğudur.

John The Baptist'in vücuduna ne olduğu ise ayrı ve uzun bir tartışma konusudur. Topkapı Sarayı dahil, değişik yerlerde, vücudun değişik parçalarının bulunduğu idda edilir. Genel kabul gören kuram ise vücudunun Suriye'de bir camide gömülü olduğudur.

—-

Devam edeceğiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...