Gürcüler, Kafkasya’nın yerel halklarından biri. Kendi dillerinde Gürcü halkına Kartvelebi’ler deniliyor. Bilinen tarihe göre milattan önce 8’inci yüzyıldan beridir var olmuşlar. Bilinmeyen tarihe göre daha da eski oldukları muhakkak.
Tamamen kendine özgü bir dilleri var. Yine kendine mahsus bir alfabe ile dillerini yazıyorlar.
Genelde böyle ex-Soviet ülkelerinde sevgili karım Jelena Kiril alfabesini okuyabildiği için hayatımız çok kolaylaşır, ama Gürcü alfabesi o kadar kendine özgü ki, o bile tamamen çaresiz kaldı. Ancak bir çok tabela ve işarette Latin alfabesi ile karşılıkları yazılmış. Gitmeyi düşünenlerin fazlaca endişe etmesine gerek yok.
Gürcüce, Lazca’ya çok yakın. Zaten gidince de hallerinden, tavırlarından rahatça görülebiliyor ki, hepsi neredeyse Lazdurlar da.
Ancak arada çok önemli bir fark var.
Türkiye'deki Lazlar da Lazdurlar ama iyi, neşeli, sevimli insanlardır. Gürcüler ise hayatımda gördüğüm en aksi, kaba, ters, somurtkan, nalet, nemrut halklardan biri.
Sizlerle "lütfen" konuşuyorlar. Konuşmanın ortasında kafayı çevirip, gidiyorlar. Bir empati, bir saygı, bir nezaket yok. Bir arada olması zor halklardan biri. Ruslar da böyledir ama hangisi daha kötü, bilemedim.
Neredeyse tümü Ortodoks. Hristiyanlığı en erken kabul etmiş halklardan biri. Kapadokya’dan gelen papazlar Hristiyan yapmış Gürcüleri. Bu işe en çok Jelena sevindi. Bir Ortodoks olarak hem kendisi eski bir Ortodoks kültürünü görme, hem de 🐝Mezzy🐝 ‘ye gösterme fırsatı bulacağı için.
Ancak bu din işi çok fazla almış, yürümüş. Hristiyanların koyuları genelde Katoliklerdir. Katoliklerin de en koyularından biri olan Polonya'da üç yıl çalıştım, onlar bile Gürcüler kadar dine kafayı takmamıştı.
Tiflis'te taksi şoförleri kiliselerin yanından geçerken haç çıkarıyorlar. Bir iki kere kaza yapacaktık. Cep telefonları kilise çanları şeklinde çalıyor.
Herkesin inancı kendine tabii ama bana göre Gürcüler bu işi biraz abartmışlar.
Hayatları, Kafkasya’nın her halkı gibi, Osmanlılar’la, İranlılar’la. Ruslarla kah kavga ederek, kah kardeşçe oynayarak geçmiş. Osmanlılar batı Gürcistanı, Batum ve civarındaki Çıldır Eyaleti diye isimlendirdikleri bölgeleri 300 yıl egemenliği altında tutmuş. Gürcistanın doğusu ise genelde Safeviler’in, yani İranlılar’ın egemenliğinde kalmış (Safeviler'in Türk kökenli olduklarının farkındayım, İran kültürünü kast ediyorum).
Bu süre içinde birçok Gürcü İslam’ı kabul edip, devlet içerisinde yükselme fırsatı bulmuş. Osmanlı ve uzantısı olarak Türkiye Cumhuriyeti bu nedenle tarihinde birçok önemli Gürcü kökenli şahsiyeti barındırır. Mesela Kösem Sultan Gürcü kökenlidir, keza Cemal Gürsel.
Gürcistanın, en azından benim için, insanlık tarihine en önemli katkısı ise şaraplarıdır sevgili arkadaşlar. Tarihteki en eski şarap bu bölgede, belki de Gürcistan’da yapılmıştır - elbette Ermenistan da olabilir. Bilinen kaynaklara göre şarap bu bölgede sekiz bin yıldır yapılmakta. Unutmayalım, sekiz bin yıl önce Bordeaux falan hep bataklıktı. Benzeri bir duyguyu Moldova’da da yaşamıştım, Gürcistan da beni yanıltmadı. Bu kadim şarap bölgeleri insanlığa çok makul fiyatlarda, tadları tarifi zor olacak kadar kaliteli, güzel şarap içme fırsatı tanırlar.
Ben denediklerim arasında en çok Saperavi’yi beğendim. Zaten en popüler şarap ta bu üzümden yapılıyor. Gürcistan’da bir kadeh kırmızı şarap ister yada istemiş iseniz, gelen şarap olasılıkla Saperavi olmuştur.
Saperavi, Gürcü yemekleri ile de çok güzel gidiyor. Mutlaka deneyin sevgili arkadaşlar. Bu arada aynı şaraptan Azerbaycan’da da bol bol var, orada da korkmadan deneyin. Gürcüler kadar güzel yapıyorlar.
![]() |
Çaça |
Gelelim yemeklere.
İnternet’te şöyle bir gezinin, binlerce haçapuri (bir tür peynirli-yumurtalı pide), kinkali (mantı-XL) videoları göreceksiniz. Ben şahsen bunlarda pek bir özellik göremedim. Bilmediğimiz şeyler değil.
Hamur işi ve yağ, tabii ki de et.
Yemeklerin hemen hepsinde bol bol cilantro adı verilen, bizde kişniş dedikleri ot var. Eğer kişnişi sevmiyorsanız, Gürcistan’daki tek opsiyonunuz McDonald’s. Kişniş, beni fazla rahatsız da etmedi ama öyle "wow" ’da olmadım. Tek problem, her yemek kişniş yüzünden neredeyse aynı tadı veriyor.
![]() |
Etli, pirinçli çorba. |
Gürcü mutfağı elbette dünyaca tanınan, özel bir mutfak. Benim zevkime göre fena değil diyebilirim, ancak olmasa da olabilir.
Eğer Gürcistan’ı ziyaret edecekseniz, aşağıda yazacağım tavsiyeyi lütfen hafife almayın. Geziniz boyunca hayatınızı kurtaracaktır.
Bolt.
Bolt, Uber benzeri bir taksi uygulaması. Henüz Türkiye’deyken indirin. Kredi kartınızı girin ve voila. Bedava sayılabilecek paralara özel limuzininiz ile Gürcistan’ın her yerini ziyaret edebilirsiniz. Ücretler gerçekten komik denecek kadar düşük. Uygulama da problemsiz, tıkır tıkır işliyor. Öyle, metroya, otobüse falan ihtiyaç yok.
Gürcistan’da para birimi Lari. Herhalde Lira’yı Laz usulü yazmışlar diyorum ben. Simgesi GEL. 1 ABD Doları, 3 Lari’den biraz daha az. Yine size tavsiyem, böyle yüksek matematikle uğraşmaktansa, XE isimli uygulamayı indirin, cart diye bütün para birimi çevrimlerinizi yapsın.
Gürcistan gerçekten ucuz bir ülke. Aynı gezide Atina, Tiflis, Bakü ve İstanbul’u ziyaret edip, fiyatları karşılaştırma şansını bulmuş biri olarak söylüyorum, Gürcistan en ucuzu, hem de bayağı yüksek bir marj ile.
Tavsiyem, bundan faydalanmanız. Mesela idareli bir otel yerine hazır fiyatlar ucuz iken, lüks bir otelde kalın, yada yukarıda yazdığım gibi Bolt kullanarak, sanki özel limuzininiz ile gezin. Birinci sınıf şarapları komik fiyatlara için ve taşıma imkanınız varsa bol bol alışveriş yapın.
Youtube’da görüyorum, Tiflis’e gidenlerden bazıları yarı metruk otellerde, pansiyonlarda, hostellerde kalıyorlar, buz gibi havada yürüyüp, otobüs, metro arıyorlar. Hiç gerek yok.
Gürcistan çok güvenli. Bir kere bile beni tedirgin edecek, rahatsız edecek bir durum olmadı. Yukarda adamlara aksi, nemrut falan dedim, ama bu agresifler demek değil. Kimse size dokunmuyor.
Eğer problem istiyorsanız, size beni en rahatsız edenini söyleyeyim.
Gürcüler, birçok eski Sovyet halkı gibi “orta” yada “normal” gibi kavramları tanımayan bir halk. Hep extremlerdeler. Bu yüzden de sıcaklığı sonuna kadar yükseltiyorlar. Gittiğimiz her kapalı mekanda bu böyleydi. Barlara, restoranlara falan ilk girdiğimizde o yüzüme çarpan sıcak hava dalgası yüzünden bir kaç kez ciddi olarak başım dönmeye başlamıştı. Havaalanında bizi Bakü’ye götürecek uçağı beklerken Jelena dayanamadı, çizmelerini ve çoraplarını çıkarıp, yalınayak dolaştı.
Başka bir problem ise dil. İngilizce çok basit düzeyde. Menüyü gösterip, “I want this” deyince oluyor ama “What do you serve it with?” gibi, işin biraz derinine dalarsanız, durum umutsuz.
Bolt bu yüzden de çok faydalı. Taksicilerle bir kelime bile etmeden istediğiniz yere gidiyorsunuz.
Trafik ise bir facia.
Gürcüler araba kullanmayı bilmiyorlar, nokta. Bu kadar sarsaklığı, bu kadar cahilliği çok az yerde gördüm. Kaç kez milimlerle kaza atlattık. İçinde bulunduğumuz bir Bolt arabası, motorsikletli birini neredeyse öldürüyordu. Adamlar mesela yandan bir araba geldiğini göre göre durmayıp, ilerliyorlar. Diğer araba da ilerliyor, artık hangisi chicken olursa son anda frene basıyor, kazayı kurtarabilirse kurtarıyor. Aman dikkat.
Adamlar yayalara, yaya geçitlerinde saygılı, duruyorlar, ama siz siz olun, güvenmeyin.
Bir de sıkışıklık. beş kilometrelik yolu bir saatte gidebilirsiniz. Hele havaalanına falan giderken biraz erken davranın derim.
Bir nefeste Gürcistan böyle sevgili arkadaşlar. Umarım size bir fikir vermiştir.
Bir nefeste Gürcistan böyle sevgili arkadaşlar. Umarım size bir fikir vermiştir.
Bir sonraki yazıda Tiflis’i gezeceğiz.
Sevgi ile kalın❤️
Sevgi ile kalın❤️
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder