29 Eylül 2022 Perşembe

Kemoya Mektup

Sevgili Kemocum,

Uzun süredir sana yazamadım. Küskün değilim, sadece bırak dağınık kalsın dediğim için seni ihmal ettim. Bu mektubumdan sonra da bir daha sana yazmayı düşünmüyorum.

Ama senle bir helalleşelim dedim, ondan bir kereye mahsus mesaimi harcıyorum.

Bak sevgili kardeşim, siyasette "hak ettim" diye bir şey olmaz. Siyasette hak edenin değil, kazananın lafı geçer. O yüzden bu söylemi bırakmanı tavsiye ederim. Mansur ve İmam abiler senden daha fazla oy alıyorlar. Bu da demektir ki aday onlardan biri olmalı. Senin bu tabloda işin yok.

Siyasi hayatını Cumhurbaşkanlığı gibi bir "blaze of glory" ile sonlandırmak istiyorsun, biliyorum. Ama sen de, ben de seni gayet iyi tanıyoruz. Bırak bunca zamandır CHP genel başkanlığı yapmayı, CHP’nin Haymana ilçe sekreteri bile olamayacağını gayet iyi biliyoruz. Yıldızlar öyle bir sıralanmıştı ki, buralara kadar gelebildin. Bırak, zorlama. Senin için diyorum, yanlış anlama.

Bir vizyonun, bir liderlik kapasiten yok. Olayları okuyamıyorsun. Bu güne kadar doğru tek bir karar veremedin.

Önce Başkanlık sistemi referandumumda bütün kampanyanı Cumhurbaşkanı'nın partili olması üzerine kurdun. Halbuki halka bu sistemin güçler ayrılığını çöpe attığını, kontrol ve dengelerin eksikliği yüzünden her şeye bir tek adamın karar vereceğini anlatman gerekirdi. Eski sistemde partili Başbakan'ın muadili, sadece makamın ismi Bahçeli istedi diye Cumhurbaşkanı olan iktidarın başının partili olup olmamasının beş kuruşluk farkı yok. Ama sen bunu göremedin.

Mühürsüz oylar Anayasa'ya aykırı biçimde geçerli sayıldı, ağızını açmadın, fare gibi ortadan kaybolup, saklandın.

Gittin, Ekmeleddin'i aday gösterdin. Ülke senin yüzünden beş yıl kaybetti.

Ankara'da ayan beyan Mansur Yavaş'ın başkanlığı elinden alındı, yine fare gibi korkup, kaçtın.

Daha sonra gittin, Anayasa'ya aykırı ama hayır dersek bizi tefe koyarlar diye dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet dedin, insanlar hapislerde çürüyor.

Muharrem İnce’yi aday gösterdin ama partiye destekletmedin. Beş yıl daha kaybettik.

Her yerde İstanbul ve Ankara yerel seçimlerinde doğru aday gösterip, kazandım diye geziyorsun. Etme. Eğer yolundan çekilsin diye İBB adaylığını teklif ettiğin Muharrem İnce bunu kabul etseydi, İmamoğlu isimsiz bir ilçede makbuz imzalıyor olacaktı. Mansur Yavaş'ı da önceki seçimde öksüz bıraktığını unutmadık. Bu seçimi İyi Parti ve HDP sayesinde kazandın. Biz birbirimizi biliyoruz. Bırak bu ayakları…

Kemocum, seni severim. Salaksın, malaksın ama gerçekten iyi dürüst birisin. Ancak birinin Türkiye gibi bir ülkede, böyle bir dönemde Cumhurbaşkanı olması için iyi, dürüst bir adam olması yeterli değil maalesef.

Kazanamazsın demiyorum, böyle kuku bir ortamda kazanma şansın var tabi. Ancak beni korkutan kazanman.

Bir karar verme kabiliyetin yok, kafan karışık, olayların başını, sonunu göremiyorsun. Enflasyona bulduğun çare marketlere acil gıda maddeleri için para almayın demek, işsizliğe bulduğun çare de her muhtara bir yardımcı bulmak.

Kazanırsan bunları mı yapacaksın?

Senin gibi ağzına laikliği alamayan biri devletin kılcal damarlarına sızmış tarikatçılara, hacılara, hocalara ne yapacak? Tarikat yurtlarında yanarak can veren küçücük kızlar, hacıların, hocaların tecavüz ettiği erkek çocuklar, dövülen, ezilen kadınlar, vs. için bir kelime etmeye korkan senin gibi bir fare, bu ülkeyi eski ayarlarına nasıl getirecek?

Atatürk'ün partisinin başında, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz sloganını yasaklayan birinden bu memlekete ne hayır gelecek?

Şakşakçıların "Sadece Kemal Bey bu altı partiyi bir arada tutabilirdi" diyorlar. Haklılar. Sedece senin gibi biri onlarca toplantıdan sonra hiç bir önemli konuyu tartışmadan, bomboş, anlamsız demeçlerle vakit geçirip, bunları "bir arada" tutabilir. Kemocum, daha adayınızı bile konuşmamışsınız. Bunca zaman ne yaptınız? Fasulyenin sağlığa faydalarını mı tartıştınız?

Zevzek Meral kitabımda güvendiğim biri olarak geçmez. Ama kadının en azından zihni açık, ne söylediğini biliyor. Kadın haklı. Masada konuşmadığın adaylığını şakşakçılarınla emrivakiyle getiremezsin.

Kemocum, hayalini bile kuramadığın yerlere hasbelkader geldin. Ama tadında bırak.

Siktir git!

Seni seven Bülent

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...