26 Kasım 2012 Pazartesi

50 mm

Uzunca bir süredir 50 mm prime objektifi kullanmamıştım. Hatta uzunca bir süredir gece fotoğraf çekmeye çıkmamıştım. Hatta ve hatta uzunca bir süredir de kremdölakrem DSLR'ımı bile kullanmamıştım. Son günlerdeki tüm resimleri (yine bence harika bir kamera olan) Sony NEX 5N'le çekmekteydim.

Ancak yakın zamanda yaptığım sanat geyiğine kendimi o kadar kaptırmışım ki, ağırsa ağır lan, herşey sanat için deyip eşşek cesedi ağırlığındaki Canon 5D Mark II'yu aldım ve ucuna da 50 kalibrelik f/1.4 objektifi taktım.

Bu objektifin işlevi, bence yine tabii, bir cümle ile bir "sanat" objektifi olmasıdır.

Herşeyden önce bu çok hızlı bir objektiftir. Hızlı deyince yanlış anlamayın, sadece bilimsel ukalalığın kafa karıştırma hedefli bir sıfatı bu hızlılık, yoksa yüz metreyi bilmem kaç saniyede koştuğu değil. Demek istediği aslında bu objektifin çok aydınlık olduğu, yani çok ışık aldığı. Eee, haliyle çok ışık alınca fotoğrafı çekerken daha kısa süre açık kalır ve kamera sarsıntısına daha az duyarlı olur, bu da onu gece fotoğrafları için birebir yapar.

50 mm'nin başka önemli bir sanatsal özelliği ise çok iyi boka (öhö!) yapmasıdır. Boka Caponca olup, İngilizcede bokhe diye yazılır. Anlamı ise fotoğraf çekerken odaklandığınız şeyin arkasında yada önündeki diğer şeyleri, kremvari bir biçimde buğulandırmasıdır. Bu odaklanmadığınız şeyler eğer bir ışık kaynağıysa resminizde fazlasıyla estetik görünen pul pul, yuvarlak yuvarlak ışıklar oluşur.

Bir de konuyu tamamlamak açısından, fazlaca sanatsal olmasa da başka bir özelliğine de değinelim 50mm'nin. Bu objektifin görüş alanı insan gözünün görüş alanına çok yakındır. O yüzden çektiği resimlerin doğal göründüğümden bahsedilir.

Ancak hayatta hiç birşey bedava gelmez. Bu 50 mm'nin bir problemi vardır ki bazen bayağı bir dert olur, o da üzerinde zoom olmamasıdır. Haliyle, objektif zoom yapmadığından, karenizi istediğiniz gibi oluşturabilmek için bu sefer siz ileri-geri koşuşturmaya başlarsınız.

Bu da en masumundan yorucudur. Ancak birçok kişi ileri-geri koşuştururken kayar, düşer, canını acıtır, ıslanır, etrafındakilere çarpar, vs., anlayın yani, tatsız şeyler olur. Ayrıca her zaman da gerektiği kadar geri gidemezsiniz. Binalar, kayalar, uçurumlar gibi doğal engellerle karşılaşırsınız.

Ancak sanat uğruna can feda. Katlanırız dedik, düştük yola.

Daha önceki birkaç benzeri sanatsal teşebbüsümden de biliyorum ki 50 mm ile üçbeş resim çektikten sonra sıkılıp hemen geniş açılı bir zoom takıp yola devam edeceğim. O yüzden iş garanti olsun diye can yoldaşım, Çinlilerin on gün boyunca çarpıp yine de kıramadıkları 24-105 mm objektifi de evde bıraktım.

Hedef Montrö'deki Noel pazarı. Her sene gideriz, bu sene ilk oldu. Minik minik kulübelerde herkes birşeyler satar. Çok sevimli bir ortamdır. İnsanlar dükkanlarını süsler. Her vitrin ayrı bir güzellik. Eğer mideniz kazınıyorsa bol bol yiyecek, üşüdüyseniz bol bol çay, kahve, ama en önemlisi sıcak şarap bulabilirsiniz.

Gece çok güzel gitti. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. 50 mm, görevini fazlasıyla yaptı. Onlarca creamy-dreamy boka fotoğrafı çektik. Gözümle zor gördüğüm resimler fotoğraflara gündüz gibi çıktı. Köpek de dahil hepimiz çok eğlendik. Resimlere bakarsınız nasılsa.

Sizin de bir DSLR'ınız varsa mutlaka 50 mm (yada 30 mm) gibi hızlı bir objektif alın. Fiyatı da genelde çok makul. Sonra da fotoğraf çekmeyi seviyor yada sevmeyi planlıyorsanız bırakın kendinizi gecenin sizi götürdüğü yere. Emin olun iyi vakit geçireceksiniz.

Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...