11 Ocak 2019 Cuma

EOS R - 3

Başta DSLR, lensleri değişebilen kameraların önemli aksamlarından biri Lens Mount ismi verilen, lenslerin kameraya takıldığı bağlantı noktasıdır.

Bu bağlantı aksamı öncelikle lenslerin mekanik olarak kameraya takılıp, kitlenmesini sağlar.

Yine bu noktadaki kontaklar sayesinde kamera ile lens arasındaki haberleşme sağlanır. Auto Focus, Apperture, gibi değerler kameradan lense bu bağlantı protokolüyle aktarılır.

Canon 1987 yılına kadar kullandığı FD isimli Lens Mount'u EF isimli yenisi ile değiştirdi. Canon için ciddi bir karardı bu, çünkü EF mount ile FD mount için yapılmış lenslerin hiçbiri araya kaliteyi düşüren optik bir uyumlaştırıcı koymadan kullanılamıyordu. Auto Focus falan hak getire tabi. Canon sadece ya tutarsa diye kameraya bağlı motorları kullanan dört Auto Focus FD lens yapmıştı.

Auto Focus'un yaygın hale gelmesiyle Canon bu sistemi FD Mount üzerine yamamaktansa, yeni bir tasarımı tercih etti.

İyi de etti. Geniş çaplı, tamamı elektronik bağlantılı yeni EF Mount hem hızlı, hem de derli toplu bir arayüz sağladı. Eski FD lenslerin hepsi pratikte hurdaya çıkmış olsa da fotoğrafçılar yeni EF lensleri sevdi, Canon da eskileri yenileyerek bir servet yaptı.

Canon APS-C kameraları piyasaya çıkarırken bunların üzerime EF-S isimli yeni bir lens mount koydu. EF-S Mount, EF Mount'un tamamen aynısı olup, sadece full-frame kameralara görüntünün kenarlarında kararmalara yol açabilecek APS-C lenslerin takılmasını önlemek için mekanik bir bloğa sahipti.

Canon, aynasız sistemlerle ilk denemesini EOS-M kamera sistemiyle yaptı. Bunlar APS-C sensöre sahip, doğrudan ya da sonradan eklenebilen EVF'lere sahip kameralardı. Canon bu kameralarda EF-M Mount isimli bir lens mount kullandı. Bu yeni mount da teknik olarak bir EF Mount'du, sadece aynanın kalkmasıyla sensöre yaklaşan lensi destekliyordu.

Kısacası hepimiz 1987'den beri otuz küsür senedir aynı lens mount'u kullanıyorduk.

Bu EOS R ile değişti.

Canon bu yeni lens mount'u baştan aşağı sıfırdan başlayıp tasarımladı.

Neyin değiştiğini anlatmaya en önemlisinden başlayalım.

Defalarca söylediğimiz üzere EOS R'da, diğer kameralarda bulunan ve doğrudan lensin gördüğünü viewfinder'a aktaran optik reflex sistemi bulunmaz.

Bu optik reflex sisteminde lensin hemen arkasında görüntüyü yukarı yansıtan 45 derecelik eğimde duran bir ayna vardır. Fotoğraf çekerken de bu ayna yukarı katlanır ve lensten gelen görüntü doğrudan sensörün (ya da filmin) üstüne düşer.

İşte bu aynanın hareket edebilmesi için kamera içinde ciddi bir hacim bulunması gerekir. Canon DSLR kameralarda lensin bağlantı noktasıyla sensörün arasında 44 mm'lik bir açıklık bulunur. Biraz terminoloji, bu açıklığa flange uzaklığı derler.

Canon EOS R'da bir ayna bulunmasa da, bu açıklığı 44 mm'de tutup, EF Mount'u kullanmaya devam edebilirdi ancak doğru bir kararla aynanın gitmesinden dolayı artık gerekmeyen bu aralığı kaldırıp, lens bağlantısı ile sensörün aralığını 20 mm'ye düşürdü. Bunun sayesinde kameranın kalınlığı da doğrudan iki santim kısaldı. İki santim diye küçümsemeyelim, ciddi ve farkedilebilir bir boyut tasarrufudur bu.

Ancak boyut tasarrufundan çok daha önemli, bu kısa flange uzaklığı, lenslerin arkasının daha büyük olabilmesinin sağladı.

Bunun nedeni tamamen bir mühendislik tasarım kararı. Niyesine girmeyelim, ben de hattızatında bir optik mühendisi değilim, bilmiyorum. Şimdilik flange uzaklığının kısaldıkça lensin arka açıklığının büyük olabileceğini kabul edelim.

Elinize bir EF lensi alıp, arka kapağını açın. Oradaki karenin 35 mm'lik sensörün boyundan çok daha küçük olduğunu göreceksiniz. Eğer bu küçük aralıktan görüntü büyük sensörü nasıl kaplayabiliyor derseniz, lensin arkasında bir yerdeki konveks bir optik eleman görüntüyü kırarak dağıttığını, yani sinema makinelerindeki gibi büyüttüğünü düşünebiliriz.

Lensin arka açıklığı ile sensörün boyu arasındaki oran büyüdükçe bu optik elemanın görüntüyü daha bir şiddetle kırıp, büyütmesi, yine işin optiğine çok girmeden, bu optik elemanın kenarlarının da daha kalın camdan yapılması gerekir.

Sorun da burada oluşmaya başlar.

Lensin tam ortasında, yan yana iki nokta düşünün. Bu iki nokta lensin arkasındaki büyüten elemandan hiç kırılmadan dümdüz geçer ve sensörün üzerine düşer.

Sensörün en kenarında iki nokta ise büyütmeden dolayı ciddi bir kırılmaya uğrar. İlk nokta ile ikincisi arasında minik bir açı farkı olur. Lensle sensörün arasındaki uzaklık arttıkça bu iki noktanın sensör üzerinde araları açılır. Aynı noktadan başlayıp otuz derecelik bir açıyla farklı yönlere giden iki insanı düşünün, bunlar yürüdükçe, birbirlerinden uzaklaşacaklardır.

İşte bu nedenlerden, fotoğrafların kenarları, ortalarına göre daha az keskin, yani daha fludur, renkleri daha az canlı, daha az belirgindir çünkü lensin arkasından çıkıp büyüyen görüntü, kenarlarda, ortaya göre daha uzun, daha açılı bir yol izler.

Bu kırılma meselesinde başka bir bela daha vardır sevgili arkadaşlar.

Işığı oluşturan dalga boylarının tümü - yani renkler, aynı açıyla kırılmazlar. Dalga boyu kısa renkler, örneğin mor, dalga boyu uzun renklere göre, örneğin kırmızı, daha yüksek açılarla kırılır.

Hafif bir kırma yapan ince bir optik elemanın arkasında bu ayrım çok belirgin olmazken, kırma miktarı şiddetlendikçe bu ayrım da gözle farkedilir hale gelir. Buna da Chromatic Abberration derler, siz Türkler nasıl diyor, ben bilmiyor.

Sözün kısası, 44 mm'den 20 mm'ye düşen flange uzaklığı, lenslerin optik elemanların, sensörlerin falan kalitelerinin değişmediğini varsayarsak görüntü kalitesinde ciddi bir artış sağlar. Fotoğrafın kenarlarında daha fazla keskinlik, daha az şiddette chromatic abberation bekleyebiliriz.

Bu demek değildir ki her RF lens EF kardeşinden daha kaliteli olacaktır. Flange uzaklığı her şey demek değildir. Canon, flange uzaklığından kazanılan kaliteyi, az kaliteli cam kullanıp, maliyeti düşürerek de dengeleyebilir. Burada şimdilik emin olabileceğimiz bir tek şey var, Canon 'isterse' çok kaliteli RF lensler yapabilir.

RF lenslerin arkalarının büyük olabilmesi başka bir avantaj daha sağlar. Bunun da niyesine çok girmeyelim, aynı miktarda ışığı alabilmek için lensin arkası büyüdükçe önünün büyümesi gerekmez.

Bunu tersten okursak, lensin arkası küçüldükçe, önünün büyümesi gerekir.

Lenslerin aldığı ışık miktarı çok önemlidir sevgili arkadaşlar. Işık arttıkça poz süresi kısalır, hızla hareket eden cisimlerin net fotoğrafları çekilebilir, kamerayı tutarken elinizin titremesi daha az görünür hale gelir.

Daha çok ışık için daha büyük lens elemanları gerekir. Yukardaki önermemiz çerçevesinde daha hızlı lensler yapabilmek için, eğer lensin arkası küçükse zaten büyümesi gerekli ön tarafının daha da bir büyük olması gerekir ki belli bir noktadan sonra boyutlar kabul edilemez bir duruma gelir.

Bu sebepledir ki genelde zoom lensler en fazla f/2.8 hızında olur.

Yeni RF mount'un arkası yeteri kadar büyük olduğu için Canon ön tarafını bir tabak kadar büyük yapmak zorunda kalmadan 28-70 mm, f/2 hızında, şimdiye kadar bir ilk, delice hızlı bir lens yaptı. Söylenene göre bu lensin optik kalitesi prime lensler kadar yüksekmiş. Eğer bu doğruysa dört prime lens yerine bu zoom alınıp, kullanılabilir.

Yeni RF Mount olmasaydı bu lens mümkün olamazdı.

Yeni RF Mount'la değişen tek şey flange uzaklığı değil.

EF Mount, kamera ile lens arasında sekiz kanal üzerinden haberleşiyordu. RF Mount bunu yüzde elli artırıp, 12 kanala çıkardı.

Sadece kanal sayısı artmadı, bu kanalların üzerindeki veri akışı da ciddi biçimde hızlandı. RF lenslerin üzerine yeni ve güçlü bir işlemci kondu.

Canon bu yeni RF Mount lenslerin üzerine, klasik Focus ve (varsa) Zoom kontrol halkalarına ek olarak bir kontrol halkası daha koymuş.

Bu halka neyi kontrol ediyor diye sorarsanız, cevap neyi isterseniz onu kontrol ediyor.

Bu halkayla Apperture, Shutter Speed, ISO, Exposure Compensation gibi parlaklık değerlerinden seçtiğiniz birini değiştirebilmeniz mümkün.

Bu değerler kamera üzerinde de değişebilir tabi, ancak fotoğraf çekerken boş kalan sol elinizle bu halkayı çevirmek çok daha pratik ve hızlı.

Bu halka dönerken tatlı bir 'tık' 'lamayla geri bildirim yapıyor. Eğer video çekerken bu tıklamanın audio'ya girebilme olasılığından rahatsızsanız, Canon bir ücret karşılığı bu tıklamayı kaldırabiliyor.

RF Mount EVF kullanmanın başka bir avantajını da başarıyla kullanmış.

Eskiden, bir DSLR ile sensör ancak fotoğrafın çekilme aşamasında görüntüye ilk kez hasıl olurdu. EOS R'da EVF ile sensör devamlı görüntüye hakim.

Çoğu lensin üzerinde titremeyi önleyici bir görüntü sabitleme mekanizması bulunur. Bu mekanizma da bir cayroskop kullanarak titremenin yönü ve miktarını belirlemeye çalışır.

Bir DSLR üzerinde görüntü sabitleme görevini lens tek başına yapar. EOS R'da ise sensör devamlı görüntüyü izlediğinden bu görev lens ve kamera tarafından ortak olarak yerine getirilir.

RF Mount lens üzerindeki cayroskopun ölçüm değerlerini kameraya aktarır, kamera ise bu bilgiyi sensörden gördüğü hareketten dolayı ortaya çıkan flu alanlarla birleştirir ve titremeyi gidermek için yeni dengeleme değerlerini hesaplayıp, geri lense gönderir.

Bu da görüntü sabitlemeyi çok etkin bir hale getiriyor.

Bunu size güvenle teyit edebilirim. Eski EF 24-105 f/4L IS lensini on sene boyunca kullandım. Huyunu, suyunu çok iyi bilirim. Yeni RF 24-105 f/4L IS'in görüntü sabitlemesi tartışmasız çok daha iyi çalışıyor. Neredeyse bir saniye uzunluğundaki shutter speed'i ile f/4, 50 mm'de kamerayı elde tutarak resim çekebilecekmişim gibi duruyor.

RF Mount'un özellikleri bir nefeste işte böyle.

RF lensler elbette ki geleceğin lensleri. Canon geleneksel odak uzaklığı ve hızları ile klasik RF serisini çok yakın zamanda tamamlayacakmış. Bundan sonra da yeni teknolojileri kullanarak fazlasıyla egzotik RF lensleri yapacağını tahmin ediyorum.

Eski EF lenslere ne olacak derseniz...

Canon, bu lensleri EOS R üzerinde kullanabilmek için üç tane adaptör yapmış.

44 mm'lik bir flange uzaklığında çalışmak üzere tasarlanmış bu lensleri sadece sevdikleri flange uzaklığına getiren ve işin aslı sadece 24 mm'lik ortası bomboş bir boru olan adaptörlerle hiç sorunsuz kullanmak mümkün.

Bu adaptörlerin hepsi RF, EF-S, TS gibi bütün full-frame EF lensleri kullanıyorlar. EOS R ile EF-M lensleri kullanmak mümkün değil - zaten bu lens sistemi ölü doğmuştu, şimdi de garantili bir şekilde ölüme mahkum oldu. Bu üç adaptör arasındaki fark fazladan sağladıkları özellikleri.

İlk adaptör sadece eski lenslerin takılmasını sağlıyor. Bununla sanki eski DSLR'ınızı kullanıyor gibi işinizi görebiliyorsunuz. Ben bu adaptörü tercih ettim.

İkinci adaptör üzerinde RF lenslerindeki standard kontrol halkasını bulunduruyor. Yani adaptörün üzerinden bir EF lensi sanki RF lensiymiş gibi belirlediğiniz parlaklık değerini sol elinizle değiştirerek kullanabiliyorsunuz.

Üçüncü adaptör ise flange uzaklığını uydurmak için boş kalmış borunun içine ND yada CPL filtreleri takabilmenizi sağlıyor. Eğer filtre seviyorsanız adaptör sayesinde aynı filtreyi bütün EF lenslerinizle kullanabiliyorsunuz.

EOS R, ilginçtir EF-S lensleri de kullanabiliyor. Bu da Canon dünyasında bir ilk. Eski full-frame DSLR kameralarının hiçbiri bu APS-C lensleri kullanamıyordu.

Bir EF-S lensi EOS R'a taktığınızda kamera otomatik olarak 12 Megapiksel bir APS-C sensörlü kamera gibi çalışıyor.

Full frame sensörlere göre daha ufak APS-C sensörler için tasarımlanmış EF-S lensleri niye EOS R'a takayım diye sorabilirsiniz.

Bunun öyle dünyanızı değiştirecek önemde bir cevabı yok tabi, ama gelin EF-S bir lensi EOS R'la kullanılma senaryolarına bir bakalım.

EF-S lensler küçük ve hafiftir. Öyle poster basacak kadar megapiksele ihtiyacınızın olmadığı, bir zevk tatiline çıkıyorsanız 18-135 IS gibi çok amaçlı bir lens takıp, hafif hafif gezebilirsiniz. Bu odak uzaklığı aralığının (bir Stinger füzesinden daha ağır EF 28-300L'i saymazsanız) EF yada RF lensler arasında dengi yok.

Yine Canon'ın elde tutulabilir en hızlı çok amaçlı zoom lensi olan EF-S 17-55 f/2.8 IS de bir kullanım alternatif olabilir. Canon'ın bu odak uzaklığı aralığında ve bu hızda görüntü sabitlemeli bir full-frame alternatifi yok. Bu lens bende var ve EOS R ile hiç de fena çalışmıyor.

EOS R 4K video çekerken 1.8'lik bir crop alıyor demiştik. Eğer mesela EF-S 10-18mm'lik bir EF-S kullanırsanız, bu crop'a rağmen rahatlıkla ve hiç kalite kaybı olmadan 4K selfie video çekebilirsiniz.

Yeri gelmişken başka ilginç bir lensten bahsedeyim. Sigma 18-35 f/1.8 Art. Bu lens APS-C sensörler için tasarımlanmış ama Sigma her nedense bu lensi EF-S yerine EF Mount"a göre imal etmiş. Bu lens full-frame sensörler üzerinde elbette ki kenarlarda koyu bir vignetting oluşturuyor. Ne var ki bu vignetting düşündüğünüz kadar büyük değil. Biraz cropping yaparak bu kaliteli lensi EOS-R'da kullanmak mümkün (sadece EOS R değil, diğer full frame DSLR'lar da bu lensi kullanabilir).

Bu adaptörlere Canon'ın range extender'larını da takmak olanaklı. 2x bir extender ile kullanılan f/5.6 bir telefoto f/11 hızına düşer. EOS R, f/11'de bile Auto Focus yapabiliyor. Bu da bir ilk.

Bu adaptörle lens kullanmayı önceden denediyseniz bilirsiniz. Herşey her zaman çalışmaz, bazen yavaş çalışır, aksaklıklar çıkar falan.

Canon EOS R ile gerçekten özenli bir uyarlama yapmış. EF ve EF-S lensleri adaptörle kullanırken orijinal DSLR'lara göre herhangi bir fark göremedim. Bütün lensler kusursuz çalıştı, hatta Auto Focus eskiye göre daha bile hızlı diyebilirim.

Ben elimdeki EF ve EF-S lenslerin çoğunu sattım. Sadece bir EF 50 f/1.4 ve klasik 70-200 f/2.8L IS II, 17-40 f/4L ultra geniş açı, bir de yukarda bahsettiğim EF-S 17-55 f/2.8 IS kaldı.

Ben çok fazla 50 mil hastası sayılmam ama bu lensi low light için tutuyorum.

17-40 ultra geniş açılı lensi ilk aldığımda çok sevmiştim, ama görüntüyü o kadar çarpıtıyor ki, şu sıralar çok, çok istisnai durumlarda kullanıyorum. Bu lensi, çıktığında, RF versiyonu ile değiştirmek için bir neden görmüyorum.

RF versiyonu çıktığımda 70-200'ü değiştireceğim - ki bu bile o kadar acil ve gerekli değil. Başka da bir lens almayı düşünmüyorum çünkü RF 24-105 f/4L, yukarda bahsettiğim görüntü sabitleme, bir de EOS R'ın anormal yüksek ISO kapasitesi eklendiğinde, benim workflow'umda 24-70 f/2.8L başta, çok başka lenslere ihtiyaç bırakmıyor.

Olasılıkla RF 24-70 f/2.8L, IS ile gelecek, belki dayanamam alırım ama o da şımarıklıktan, yoksa çok iyi biliyorum, bir yere giderken yanıma yine RF 24-105 f/4L IS'i alacağım.

RF Mount işte böyle.

EOS R'a bakmaya devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...