5 Temmuz 2012 Perşembe

Tunus 1

Hiç gelmeyecek gibi görünen tatil sonunda geldi. Meksika'dan Dominik Cumhuriyetine, oradan da Maldivlere kadar kimbilir kaç kez gittik geldik, birinde bitmez fırtınalar, diğerinde fahiş fiyatlar, bir diğerinde aradığımız otelin doluluğu yüzünden hiçbiri olmadı.

En sonunda Last Minute Tours (Son Dakika Turları) acentemize gittik. Acentenin fonksiyonu adı ile aynı, hani son bir iki gün içinde dolmayan kontenjanları inanılmaz ucuz fiyatlarla dolduruyorlar. Fiyatlar bazen dörtte birine kadar düşüyor anlayacağınız.

Neyse Tunus'da, Cerbe adasında çok uygun bir fiyat vardı, hemen atladık ve Pazartesi akşmı itıbarıyla otelimiz on beş günlüğüne yeni evimiz oldu. Ben de ilk iki günün ardından sizle Tunus'la ilgili ilk izlenimlerimi paylaşayım dedim.

Tunus bir Kuzey Afrika ülkesi ve eminim ki çoğunuz bunu ilk defa burada, benden duydunuz :) Böyie solunda Cezyir, sağında Libya var - tüm popüler tatil beldeleri sizin anlayacağınız. Aynı bu gün bindiğimiz faytonun genç şoförünün (faytonun şoförü olmaz herhalde ama başka kelime bulamadım, özür) söylediği tekerlemedeki gibi:

"Allez-y, Bin Ali, Kaddafi, spagetti..."

Allez-y, Bin Ali, Kaddafi, spagetti...
Tunus küçücük bir ülke. Nüfusunu Berberiler, Araplar ve Kara Afrikadan gelmiş göçmenler oluşturuyor. Ana dilleri Arapça (emimim bunu da bilmiyordunuz) ancak hemen herkez, berberi pazarındaki koyun stan köylüler dahil, Fransızca konuşuyor.

Cerbe adası da ülkenin güney doğusunda büyükçe bir ada. Bizim tarihimizde de önemli bir deniz savaşı olan Cerbe savaşı ile yerini almış. Hani Turgut Reis, Piri Reis falan zamanlarından, neyse baymayayım sizi Osmanlı tarihiyle şimdi, isterseniz Google'larsınız. Bu arada Cerbe'nin İngilizcesi Djerba, eğer İngilizce kaynak ararsanız diye söylemiş olayım.

Cerbe Kuzey Afrikanın bütün cazibesini toplamış sanki. Tek katlı beyaz evleri, palmiye ağaçları ve toprak yolları ile tam bir Indiana Jones diyarı. Her an bir dilenci "Hello Efendi" diyerek yolunuzu kesip size Nazilerin çaldığı kayıp Atlantisin anahtarını verebilir.

İşte bu yüzdendir ki gerçek LucasArts sertifikalı orijinalitesi garantili, kaynağından satın alınmış Indiana Jones (TM) şapkamı tüm gezi boyunca giymeye karar verdim. Şimdilik kimse Atlantis'in anahtarını vermedi ama bilinmez tatilin gerisinin ne getireceği.

Umutlarım özellikle gelecek hafta gideceğimiz başka bir George Lucas lokasyonunda. Evet, herşey iyi giderse, Luke Skywlker'ın evini göreceğiz, Tatouine gezegeninde, in a galaxy far far away... Yani ilk Star Wars'un çekildiği bugün bir otel olan seti ziyaret edeceğiz.

Sonrasında Sahara çölünde jeep ve develerle iki gün geçirip altın renkli kum tepelerini (dunes), vahaları (oasie), tuz göllerini ve Roman harabelerini göreceğiz.

Sizin anlayacağınız ilk başta Plan-B gibi duran bu Tunus gezisi birinci sınıf bir tatile dönüştü.

Geri kalan tüm zaman da havuz, deniz ve restoran arasında geçecek, tam kebap yani.

Biraz da insanlardan bahsedelim.

Ben aslında Kuzey Afrika uzmanı sayılmam, bu sadece ikinci gelişim, o yüzden çok güvenmeyin söyleyeceklerimin hassaslığına.

İlk defasında Mısır'a gitmiştim, oradan biraz biliyorum ve açıkçası Mısır deneyimimden dolayı biraz da temkinli geldim Tunus'a, ancak sevinerek yanıldığımı gördüm.

Tunuslular çok samimi, iyi insanlar.

Mısır'daki gibi hafif biraz agresiflikleri yok, hatta bir çentik fazla bile samimi ve iyiler. Mesela satıcılar fazlasıyla ölçülü. Türkiye'dekiler gibi ağızlarından yalaklık akarak taciz etmiyorlar turistleri. Konusu değil ama madem yeri geldi, o zaman söyleyeyim, bu satıcı tacizi yüzünden hiç de azımsanmayacak sayıda tanıdığım yabancılar bir daha Türkiye'ye gitmemeyi düşünüyorlar.

Tunuslular Türkleri çok seviyor ve kendilerine çok yakın hissediyorlar. Bir de istisnasız hepsi Tayyip Erdoğan'a hayran, "Bon President" yani iyi başkan diyorlar, başka birşey demiyorlar.

Bana birisi sordu ne düşünüyorsun Tayyip hakkında diye. Kırık Fransızcamla "Ya, yaptığı çok iyi şeyler de var, aynı fikirde olmadığım şeylerde, sonuçta o bir politikacı..." falan derken etrafındaki iki kişi de lafa girsi, sanki ben İsrail hükümet sözcüsüymüşüm gibi lafı ağızıma tıkadılar.

"Yok, yok, Erdoğan en iyisi."

Reklamın kötüsü olmazmış. Kimse, ne Ecevit'i, ne Demirel'i bilmezken herkes Tayyip'i tanıyor ve seviyorsa, şapkamızı çıkarıp başbakanımızı selamlayalım ve sevsek de sevmesek de kredi hanesine bu başarısını kaydedelim.

Tunuslular dindar insanlar. Kadınlar kapalı, yaşlı, genç herkes beş vakit namazını kılıyor, ancak etrafındaki kendileri gibi olmayanlara fazlasıyla hoşgörülüler. Bu en azından turistik Cerbe'de böyle. Başka yerde nasıldır bilemem.

Ve yemek.... Yıldızlı pekiyi. Bize yakın yemekler ve tabii ki Tunus'un trade mark'ı kuskus.

Şimdilik bu kadar. Devamı gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...