30 Nisan 2024 Salı

Bir CIA Operasyonu...

Milo Whitaker tek eliyle açtığı Red Bull kutusundan uzun bir yudum aldı ve karşısında oturan parlak ışıktan gözleri kamaşmış orta yaşlı adama sert bir ses tonuyla yeniden sordu.

"Bize yardım edecek misin?"

Orta yaşlı adam hem korkmuş, hem heyecanlanmıştı. Alnının üzerindeki saçların seyrekleştiği bölgede boncuk boncuk terler oluşmuştu. Sigara içmekten sararmış bıyıklarımdan bile ter damlıyordu.

"Ben sadece bir edebiyat öğretmeniyim" diyebildi. Sesi titriyordu.

Whitaker, arkadaşça omuzuna dokundu. "Sen sadece bir edebiyat öğretmeni değil, çok iyi bir edebiyat öğretmenisin. Binlerce kitap okumuşluğun var. Üstüne İngilizcen de mükemmel. Senin gibi başka birini bulamayız" dedi.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye sordu orta yaşlı adam.

"Sadece şu basit sorunun cevabını" dedi Whitaker.

"Mitil atmak ne demek?"

"Valla bilmiyorum" dedi orta yaşlı adam. "Bu kadar çalışanınız var, gidin gugıla bakın, benden ne istiyorsunuz?" diyerek, ufak çapta hoşnutsuzluğunu da gösterdi.

Whitaker'ın sabrı taşmak üzereydi, yine de sakince cevapladı "CIA'in sınırsız kaynakları var, doğru. Türkçe konuşan ajanlarımız da var ama hepsine sorduğumuzda, 'biliyoruz' diyorlar, ancak farklı cevaplar veriyorlar. Keza gugıl…"

Red Bull'dan bir yudum daha aldı ve devam etti.

"Bize senin gibi biri lazım, Türkçe diline hakim, edebi bir kulağı olan ve tecrübesiyle konuşulanları doğru yorumlayabilecek biri"

Orta yaşlı adam aynı cevabı bir kez daha verdi.

"Valla bilmiyorum"

Whitaker, sinirden Red Bull kutusunu sıktı. Alüminyum silindir buruş buruş olmuştu.

"Peki, bir başkasını deneyelim" dedi. "Kiriştek gibi dönmek ne demek?"

Orta yaşlı adam anlamamıştı.

"Ne gibi dönmek?"

"Kiriştek. Bak burada ne diyor. 'İktidarın feriştahı si…şaşacak. Kiriştek gibi dönecek beyninin üzerine çakılacak…"

Garip öğretmenin korkusu mahcubiyete dönüşmüştü. İnanın bilmiyorum dedi. Bu anda odaya başka bir CIA mensubu girdi. Gayri ihtiyari İngilizce konuşmaya başladı.

“Hey Miles! Found out who the separatists are?”

‘Separatist’ sözcüğü orta yaşlı adamı telaşlandırmıştı. “What separatists?” Diye sordu. İkinci adam “Kebabist separatists” dedi.

Öğretmenin iyice aklı karışmıştı. Whitaker bilgisayarının ekranını ona doğru çevirip, okumasını sağladı. Ekranda şunlar yazılıydı:

“Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı var!”

Whitaker yumuşakça sordu: “Tercümesinden anladığımızın gerçek olduğunu düşünmüyoruz. Kebapçılar nasıl bölücü olabilir? Farzedelim olsunlar, bunların işsizlikle ne alakası var? Burada anlayamadığımız bir ima var. Yardım edecek misin?”

Orta yaşlı adam umutsuzca başını hayır anlamında iki yana salladı.

Whitaker ısrar etti “Hans, Sam, Tony, Johnny, Herkel, Frank… Kim bunlar? Hepsini anladık, ‘Herkel’ neyin nesi? Bunların Kebapçı bölücü örgütle ilişkileri ne? Ne diye Devlet başkanınıza karşı eylem yapıyorlar?”

Bir nefes aldı.

“Niye kapalı alanda çizmelerle geziyor? O acayip müzik eşliğinde yürüyerek ne demek istedi?”

Yeni bir Red Bull açtı.

“Peki bu matematik şifresi ne? Nasıl bir kodlama bu? İşbirlikçi hackerler bile çözemedi…”

"2009'u yazarken iki sıfır var. Dokuzun yanındaki sıfırı sildiniz. Kaldı 9. 2 'nin sonunda yine bir 0 var. Onu da sil, kaldı 2. Toplayın ne yapar: 11. 2009'un içindeki içindeki iki sıfırıda sildiniz. Ne kaldı? 29. 11 daha, hepsi 40 yapar.“

Öğretmenin gözleri parladı.

“Bakın, okulda bir matematik öğretmeni arkadaşım var. Tam bu işlerin adamı, kesin çözer bu algoritmayı. İsmi Mahmut. Ona sorun…”

Sonra da içinden “Affet beni Mahmut Bey” diye geçirdi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...