22 Aralık 2019 Pazar

Yılbaşı

Sevgili arkadaşlar, bugün 21 Aralık, yani yılın en uzun gecesi. 22 Aralık itibarıyla geceler kısalıp, günler uzamaya başlayacak. Sabahları saat altıda kalkıyorum. 🐝Mezzy🐝'yi servise bırakıp, o okuldayken biraz da huzurla kendi işlerime bakabiliyorum.

Sabah kalktığımda ortalık kapkara. Türkiye'deki dostlarım için saat sekiz. O karanlıkta ne yapıyorlar, düşünmek bile istemiyorum. Ancak yarın itibarıyla en azından ben kulunuz için hayat güzelleşecek, aydınlık artacak, karanlık azalacak. Güneş sisteminin fiziği bu. Kimsenin bunu değiştirecek gücü yok. Yiyen varsa buyursun...

Dünyanın bu tarafında hayat bu iki hafta boyunca durur. Önce Noel, sonra da yeni yıl. Her yer süslenir, tatlı, Noel müzikleri çalar. Herkes mutludur. Ne insanlar yumruklarını kaldırıp bağırarak sağa sola tehdit sallarlar, ne de diğer dinlerce önem verilen kişilerin şişme kopyalarını sokak ortasında sünnet ederler. Gerçekten huzurlu, mutlu bir ortamdır yılın sonu.

Noel'in ardından yılbaşı gelir. İnsanlar Noel'in huzuruna, yılbaşının coşkusunu eklerler, yılın son gününü eğlenerek geçirip, yeni yılı karşılarlar. Alkolün, müziğin yoğun olduğu bir gecedir yeni yıl.

İşte uzun bir süre boyunca, bu konseptte bir gece benim problemim olmuştu.

Hadi problem demeyelim de biraz ekşi, biraz hayal kırıklıklarıyla sonlanan bir gece. Bunun da kısa açıklaması, yeni yıl gecesini eğlenerek geçirme zorunluluğunun benden aldığı bir bedel olması.

Bu fenomeni Türkiye'den ayrılmadan da defalarca yaşadım. Lan yılbaşında nasıl eğleneceğiz diye başladığım bir çok gece anlamsız bir alkol tüketimiyle sonlanmıştı. Ertesi sabah kalktığımda ne bir önceki gecenin hazzı, ne eğlencenin tatlı yorgunluğu, sadece baş ağrısı kalmıştı.

Aslında olan biten çok basitti. Normal bir akşama göre gerçekten farklı ve eğlenceli sayılabilecek bir yılbaşı akşamı, eğlenme beklentilerinin gereksiz olarak yükseltilmesinden dolayı bir hayal kırıklığı haline geliyordu.

Okulumu bitirip, askerlik vesaire, hayatın zorunluluklarını yerine getirdiğim yıllarda yılbaşılarım bırakın beklentilere göre düşük eğlenceyi, hüzünlü bile geçti diyebilirim.

İş hayatına başladığımda uzun bir süre stokların sorumluluğunu üstlenmiştim. Bu da 31 Aralık günü stok saymak demekti. İzmir'deyken yılbaşılarım hep stok sayarak geçti. Dükkanı kapayıp, 'eğlenmek' üzere eve döndüğümde yorgunluktan yarı ölü bir şekilde zar zor bir kadeh bir şeyler içip, eğlenme taklidi yapmıştım.

Lozan'a yerleştiğimde ise sadece dekor değişti ama piyesin teması hep aynı kaldı.

Yazının bu bölümünde size şu yılbaşında buradaydım diye anlatacağım ama bunu hıyarlık olarak almayın lütfen. İsviçre, Avrupa'da o kadar merkezi bir konumdadır ki, İstanbulun bir ucundan diğerine giderken harcayacağınız zamanın daha azına, Avrupa'nın bütün büyük şehirlerine ulaşabilirsiniz.

Hayatımda ilk defa Parisi bir yıl sonu seyahatinde gördüm. Milenium'u Viyana'da klasik müzik dinleyerek döndüm. Ancak buralarda güzel olan hep bu yerlerde olabilmekti. Yılbaşında 'eğleneceğim' fenomeni yüzünden eğlenmek mümkün olamıyordu.

Sonrasında bu yılbaşı işini tamamen bıraktım. Zaten tek başımaydım, o yüzden de kimseyle 'eğlenme' zorunluluğum kalmamıştı. Hadi yeni yılda şunu yapalım, şuraya gidelim tarzı, arkadaşlardan gelen önerileri de savuşturmak suretiyle bir kaç yıl yeni yılları tek başıma geçirdim. Evdeyken bilgisayar oyunları oynuyordum. Sağa sola gittiğim bir iki yılbaşı daha oldu ki, yeminle neredeydim, ne yapmıştım hatırlamıyorum.

Sonra Lozan'dan ayrılıp, Niş'e yerleştim. Niş'teki ilk yılbaşım 2005'i 2006'ya bağlıyordu. Hayatımda hafif bir deja vu olmuş, 31 Aralık'ta bir stok sayımı sonrası yeni açılan koca bir gece kulübüne atmıştım kendimi. Hem ofisten, hem de dışardan bir kaç arkadaşla yine eğlenme taklidi yapıyordum.

Ancak bu yılbaşı ilk bakışta diğer yılbaşıları kadar monoton ve can sıkıcı gibi görünse de sonradan öğreneceğim bir nedenle belki de geçirdiğim en ilginç yılbaşılarından biri olacaktı. Çünkü hayatta dinlemekten en çok zevk aldığım tekno müziği eşliğinde, bardağa koydukları alkol artık her ne ise onu yudumlarken, hemen yanımızdaki grupta sevgili müstakbel karım durmuyor muymuş! Tabi ki o sırada birbirimizi tanımıyorduk, Jelena sonradan anlatmıştı bana.

Gördünüz mü iç bayıcı bir yılbaşı öyküsü nasıl How I Met Your Mother'a döndü...

İki ay sonra sevgili karımla beraberdik artık. Günler birbirini kovaladı, bir sonraki yılbaşı geldi. Artık ilişki durumum bekardan başı bağlı'ya dönmüştü, bu yüzden de ufukta yılbaşı nedeniyle yine mecburi bir eğlenme seansı görünüyordu.

2007'yi Evde Beklerken
Bir de bu yılbaşı işi Sırbistan'da öyle bildiğiniz gibi değildir sevgili arkadaşlar. Aralığın 19'unda Saint Nicolas Slavasından başlayarak Ocağın 13'ündeki Ortadoks yeni yılına kadar herkes devamlı bir yeni yıl kutlama modumdadır. Rezervasyonlar sadece 31 Aralık akşamı için değil, 1 ve 2 Ocak akşamları için de yapılır. Bu bir aylık süre içinde hayat durur desem yeridir. Çok az ayık insan görürsünüz. Herkes mutlu mutlu eğlenir.

Bir tek 31 Aralık akşamının bile zul geldiği şahsımın durumunu takdir edersiniz artık. Sadece bir yılbaşı akşamı değil, eğlenilmesi zorunlu en azından bir beş gün daha çıkmıştı ortaya.

Bu sondan kaçmak mümkün değildi elbette, zaten demirden korksak da trene binmezdik, hattızatında...

Sevgili - o zaman görlfrendim - karıma sordum "Aşkım, yıl başında ne yapalım?" şeklinde, sonra da gözlerimi kapayıp, sonumu beklemeye başladım.

"Bilmem ki, sen ne yapmak istiyorsun?" dedi. Ben 31 akşamı disko, 1'inde Belgrad, 2'sinde kayak falan beklerken bayağı şaşırmıştım. Altta kalmadım, "Bana her şey uyar, sen söyle" dedim.

"Evde oturalım" dedi. Kulaklarıma inanamamıştım. "Emin misin?" diye bir daha sordum, hani disko, zebehe kadar dans falan....

"Yok!" dedi. Görürüz iki sene sonra dedim, kendi kendime. Hele biraz yıllanalım, kalk ayağa sünepe herif, bir yerlere götür beni, eğlenmek benim de hakkım diye başlarsın.

Aradan on beş yıl geçti, bu süre boyunca bir kere bile disko, gece klübü kılıklı hiç bir yere gitmedik. Devran öyle bir döndü ki, hadi karıcım, bu akşam dışarı çıkalım diyen ben oldum.

O yılbaşı evde oturduk. Taco hazırlayıp, arkadaşları çağırdık. Tek arşın müzik, tek endaze dans etmeden bitmişti gece. Saat bir olmadan da uyumuştuk. Niş'te geçirdiğimiz son yılbaşıydı bu.

Tekrar Lozan'a gelmiştik, sonraki bir kaç yılbaşını Montreux Casino’da geçirdik, hani Deep Purple'ın Smoke on the Water casinosu.

Daha sonra da her yılbaşında bir başka kente gittik, ama sadece gezi amaçlı. Bir kez bile zebehe kadar dans olmadı. Sonraki yılbaşlarımızı sırasıyla Brüksel, Hong Kong, Paris ve Kopenhag’da geçirdik.

2015 Yılbaşı, Sevgili kızımızı Beklerken
2014 yılını 2015'e bağlayan yılbaşında ise Côte d’Azur'deydik. Nice, Cannes, Antibes falan dolaşmıştık ama yeni yılı Monte Carlo Casino’da karşıladık. Hayatımın en mutlu yılbaşısıydı bu. Çünkü artık iki değil, üç kişiydik. Üçüncümüzün kim olduğu o zamanlar henüz belli değildi, ancak ben onun ismine kadar kim olduğunu, ne olduğunu biliyordum. Aynen beklediğim gibi de oldu. Canım kızım Melissa bir sonraki yıl doğmuştu.

2015 yılını sonlandıran yılbaşı 🐝Mezzy🐝'nin gelmesiyle biraz karmaşıklaşmıştı. Daha beş aylık bir bebekle ne yapalım diye bir süre düşündük.

2010 yılında bir Normandiya gezisi sonunda sevgili karımla Paris'te Disneyland'de bir gün geçirmiştik. Olayı çok Kemalettin Tuğcu yapmayalım ama parkta eğlenen çocuklara bakıp bayağı hüzünlenmiştik. Bir gün bir çocuğumuz olursa buraya getirelim diye sözleşmiştik. Zaten 🐝Mezzy🐝'nin haberi geldiğinde hemen konuyu açmış, üç yaşına falan geldiğinde Disneyland'e gideriz deyip, kapatmıştık.

Sevgili Kızımın İlk Yılbaşı
Yılbaşında ne yapalım diye düşünürken fikir hangimizden çıktı hatırlamıyorum, hadi Disneyland'e gidelim dedik. Ama 🐝Mezzy🐝 çok ufak, hatırlamaz falan dedik, sonra da o hatırlamazsa biz hatırlarız dedik, atladık arabaya, Paris'in yolunu tuttuk. 🐝Mezzy🐝 nin ilk uzun yoluydu bu, o yüzden ismi Paris olsun dedik, Paris'te yarım gün geçirdik. 🐝Mezzy🐝 'cik hayatının ilk metrosuna burada bindi, Eyfel kulesini, Zafer Anıtı'nı, Şanzelize'yi falan gördü.

Yılbaşı yemeğimiz için Disney Village'deki Planet Hollywood isimli restorandaki rezervasyonumuz işe yaramayınca bir İtalyan fast food restoranından take-away makarna ve otelin barından zar zor bulduğumuz bir şişe Brouilly alıp odamıza çıkmıştık. Kızım hayatımızı aydınlatmıştı ama o aralar hayatımızın gerisi bayağı karanlıktı. Her şeye rağmen hayatımın en mutlu yılbaşısını iki yuroluk karton kutuda makarna ve ucuz şarapla geçirmiştim.

Karton Kutuda Makarna Ve Ucuz Şarap İle Yılbaşı
Sonraki bütün yılbaşlarını Disneyland'de geçirdik. Bazen yılbaşında neredeydiniz diye snob sorular geldiğinde Paristeydik hayatım diye cevaplıyorduk. Yalan da değidi tabi. Paris'in Gare de Lyon istasyonunda gün yüzünü görmeden tren değiştirip, Disneyland'e gidiyorduk😜

Arabasında başını zor kaldırdığı ilk Disneyland seyahatinden bu güne dek 🐝Mezzy🐝cik için çok şey değişti tabi. Önce arabasını bırakıp yürümeye, sonra da koşmaya başladı. Mickey 🐝Mezzy🐝 ilk konuşmaya başladığımda 'Biki' idi, sonra Miki oldu. Sonra boyu bir metreyi geçti ve ilk grup roller-coaster'lara binmeye başladı. Hesaplarımıza göre bu yaz parktaki her roller-coaster'a binebilecek. Şu anda boyu 110 cm, Temmuz'da hem beş yaşına, hem de gerekli 112 cm'ye ulaşacak.

İşte böyle. Anladığınız üzere yeni yılı Disneyland'de karşılayacağız. Yola bir hafta sonra çıkacağız ancak 🐝Mezzy🐝 sağolsun, her an her şey için vakit olamayabiliyor. Ondan size biraz erkenden yazıp, yeni yılınızı kutlayayım istedim.

2020 herkese sağlık ve mutluluk getirsin.

Sevgi ile kalın ❤️

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...