5 Ocak 2018 Cuma

iPhone X - Fotoğraf Özellikleri

Sevgili arkadaşlar, takip ettiyseniz biliyorsunuzdur, yılbaşı için karım ve kızımla beş gün Paris yakınlarındaki Disneyland'e gittik. Lozan'a TGV dedikleri hızlı trenle üç buçuk saat uzaklıkta Paris, yani ulaşımı hem kolay, hem de ucuz. Bu yüzden de arada bir gittiğimiz bir destinasyon.

Bu gezimizde henüz bir aydır elimde olan iPhone X'in fotoğraf becerisini denemek gibi bir düşüncem oluştu. Bu denemenin tam anlamıyla bir sonuca ulaşması için de normalde bir yere giderken yanıma aldığım DSLR kameraları evde bıraktım. Eğer bırakmasaydım, zorda kaldığımda resimleri cart curt bu kendimi rahat hissettiğim kameralarla çekerdim.

Beş günün sonunda iPhone X hakkında kendime göre size yazabilecek kadar, sağlam bir fikir sahibi oldum.

Hadi Başlayalım...

iPhone X, hem önde, hem arkada iki kamera "sistemine" sahip. Arkadaki asıl kamera sistemi aslında iki kameradan oluşuyor, ama kısaca iki lens diyelim. Bunların ikisi de 12 Megapiksel çözünürlüğümde (gigabayta cigabayt diyen her şeyi bilen, bilmese de şeytani zekasıyla şak diye doğruyu bulan ulu zihniyet, megapiksele niye mecapiksel dememiş, derin bir merak konusudur bende hala, ama hadi dağılmayalım).

12 megapiksel hiç de fena bir çözünürlük değildir arkadaşlar. Hele hele sadece sosyal medyaya fotoğraf koyuyorsanız, ya da en çok A4 ebatlarında foto basıyorsanız, 12 megapiksel ile hiç bir sorununuz olmaz.

Tabi ki çok megapiksel, kaliteyi koruyabildiğimiz sürece daha iyidir, resimlerinizi kırpmak, yani crop etmek için daha fazla olanak sağlar size, ancak pro bir kameradan değil, bir cep telefonundan bahsettiğimizi de unutmayalım.

Bu leenslerden geniş açılı olanı 35 mm film kullanan kameralardaki 28 mm odak uzunluğuna sahip bir lens kadar geniş görebiliyor (tabi ki gerçek odak uzaklığı çok daha küçük, 4 mm falan, ama inanın bu bilginin kimse için beş kuruşluk önemi yok).

28 mm dengi geniş açı, hemen hemen standard bir Canon ya da Nikon DSLR kameranın kit lens dedikleri, makineyi aldığınızda üstünde bulunan lensin geniş açı ucu kadar bir görüş alanı verir (18-55 mm kit, standard olarak 28.8 mm dengi, yani 28 mm'lik iPhone X daha geniş açılı).

Kısacası iPhone X'in geniş açılı lensi sizi hiç bir şekilde üzmeyecek kadar geniş. Hatırlayalım, açı genişledikçe, yani odak uzaklığı azaldıkça, fotoğraf karesine daha fazla şey tıkıştırabikirsiniz. Manzara resimleri ya da geri çekilmenize izin vermeyen dar alanlarda çok işe yarar bu geniş açılı lensler.

Arka kameradaki ikinci lens ise 2x, yani geniş açılı lensin iki katı kadar dar bir lens. Basit matematikle 2 x 28 = 56 mm denginde, (biraz ıkınarak) kısa telefoto sınırlarında, dar açılı bir lens.

Geniş açılı lenslerdeki mantığı uygularsak, açı daraldıkça, yani odak uzaklığı büyüdükçe, resim karesinde daha az şey sığdırabilirsiniz. Resim karesinin boyu değişmediği için de bu nesneler daha büyük görünür.

Kısacası telefoto lensler, bir dürbün gibi çalışıp, uzaktaki objeleri büyütür. Trajik bir biçimde yanlış ama bir o kadar da yaygın olarak, bu uzaktaki objeleri büyüten lenslere zoom (zum) lens derler. Zoom lens, odak uzaklığı değişen lens demektir. Her zoom lens telefoto olmayabilir. Benim evde birden fazla geniş açılı "zoom" lensim var (yine bu bilgi de hayatınızı beş kuruşluk değiştirmeyecek bir bilgi, ister zoom lens, ister telefoto lens deyin, sonuçta lens aynı fotoğrafı çekecek işte).

Neyse, sözünü kısası, iPhone X'in arkasında bu telefoto lenslerden de bir tane var. 56 mm dengi öyle size Paparazzi kariyeri kazandıracak kadar telefoto değildir ama, hiç olmamasından da iyidir. Yukarda bahsettiğim standard Canon DSLR kit lenslerinin telefoto ucunun %60'ı kadar bir telefoto görüş alanı verir.

Bu iki uç arasında, hatta telefoto ucun ötesinde pinch to zoom dedikleri, parmaklarınızla açarak farklı odak uzaklıkları kullanabilirsiniz, ancak 1x ve 2x dışındaki tüm odak uzaklıkları dijital zoom dedikleri bir özelliği kullanır ve HER ZAMAN bir kalite kaybına yol açar.

Örneğin 4x, size 112 mm dengi bir telefoto verir, ancak kamera aslında 2x lensle fotoğrafı çekip, ortasından %50 sini alır. Kısacası kalite 6 "mecapiksel'e" düşer. İşin komiği, fotolar hala 12 megapiksel boyundadır. Yani kalite düşse de, resimlerin boyu değişmez. O yüzden tavsiyem ya 1x, ya 2x çekip, resmi sonra kullanırken canınızın istediği gibi kırpın.

Bu arada fotoğraf kurtları aslında bu iki lensin bir zoom değil, bir prime lens sistemi olduğunu fark etmiştir.

Bu lenslerden hangisini, ne zaman kullanayım derseniz, 1x, yani 28 mm manzara, dağ, taş falan için çok işe yarar. İnsan resmi, özellikle de porttre çekmek için ise 2x, yani 56 mm'yi seçin derim.

Arka kameranın bir diğer özelliği ise lenslerin hızı. Hızı derken, tabi ki lenslere motor takıp yarıştırmıyoruz. Bir lensin hızı ne kadar ışık toplayabildiğinin bir ölçüsüdür.

Bir fotoğrafı doğru parlaklıkta (exposure-poz) elde etmek için belirli miktarda ışığın kameranın sensörü üzerine düşmesi gerekir.

Aynı bir hortumla kovayı doldurmak gibi. Hortumunuz genişse kova daha kısa zamanda dolar. Hortum darsa, daha uzun bir süre musluğu açıp beklemeniz gerekir.

Hızlı bir lensle, fotoğrafın doğru parlaklıkta oluşabilmesi için gerekli ışığı daha kısa sürede toplarsınız. Yavaş bir lensle ise objektifi daha uzun bir süre açık tutmanız gerekir.

Madem beklemekle oluyor, ne gerek var hızlı bir lense diyebilirsiniz.

Gerekli ışığı toplayabilmek için makinenin objektifinin açık olmasının iki mahzuru vardır.

Bunlardan ilki, objektif açık kaldıkça elimizin ve dolayısıyla kameranın titremesi resmi bulanıklaştırır.

İkinci mahzur ise hareketli bir objenin fotoğrafını çekerken başımıza bela olur. Cisim yer değiştirdiği için, resim karesinde bulanık çıkar.

Bir lensin hızı f denilen bir değerle ölçülür. İşin geometrisine çok girmeden bu f değerleri nasıl okunur arzedeyim.

f değerleri küçüldükçe, lens hızlanır, yani daha çok ışık toplar. Yani ne kadar küçük f, o kadar kaliteli lens.

Bir de bu f değerleri doğrusal değildir. f/2 hızında bir lens, f/4'ün iki katı hızlı değildir. f/2, f/2.8'e göre iki kat hızlıdır, yani iki kat daha fazl ışık toplar. f/2.8 bir lensle bir saniye pozda çektiğiniz bir resmi, f/2 bir lens ile iki katı kısa bir zamanda, yani yarım saniyede çekebilirsiniz.

Bu f işi çok ama çok önemlidir arkadaşlar. Yeni sayılabilecek bir yaşındaki bir cep telefonu ile bile gece doğru düzgün bir resim çekmek imkansız gibi bir şeydir. Resim yumuşak ve flu çıkar. Bol bol da kumlanma görürsünüz.

iPhone X'in 1x geniş açılı lensi f/1.8, 2x telefoto lensi ise f/2.4 hızındadır.

Canavarca bir hızdır bunlar, özellikle f/1.8. 70-200 mm f/2.8 bir zoom lensim var evde, ayıp söylemesi iki bin dolar fiyatı var. Aynı lensin f/4, yani yarı hızındaki modeli ise bin dolar. Kısacası bir f-stop, yani iki kat hız, fiyatı iki katına çıkarıyor.

Evdeki 6D kameramın üzerine f/1.8 bir lens taktığımda, mum ışığında fotoğraf çekebilirim. Ancak iPhone X'i alıp gece karanlığında James Bond'luk yapmayı beklemeyin. Çünkü cep telefonlarının en zayıf tarafı, yani sensör boyları devreye girer ve büyük kameralara en önemli avantajı bırakır. Sensörü büyük kameralar, aynı f hızlarında, cep telefonlarına göre kat be kat kaliteli fotoğraf çekebilirler.

Yine de iPhone X düşük ışıklı ortamlarda hayallerimin çok çok ötesinde işe yarar resimler çekebiliyor.

Bunun başka önemli bir sebebi, her iki lensin üzerindeki optik görüntü sabitleme sistemi. Bu sistem eliniz titreyip, kamera sallandıkça, lensi aksi tarafa sallayarak titremeyi önler. Böylece resmi flulaştırmadan, objektifi daha uzun süre açık tutabilirsiniz.

Optik Görüntü Sabitleme, kamera sallanmasını büyük ölçüde engellese de, hareketli objelerin fotoğrafını çekerken ortaya çıkan flulaşmayı önleyemez. O yüzden iPhone X ile de çekseniz, gece oynanan bir dutbol maçında hala oyuncuların hareketleri fluluk yaratır.

iPhone X'in arka kamerası böyle. Daha önceki iPhone'ların kameralarının evrilmesi ile bu hale gelmiş. İkinci telefoto lensi ilk kez iPhone 7 Plus'a konmuş. iPhone 8 Plus'ta da var, ama iPhone 7 ve 8, yani ufak ekranlı modellerde yok.

Bütün iPhone 7 ve 8 modellerinde, Plus varyantları da dahil, arka kameradaki sensörler 12 megapiksel boyunda. Yine bütün bu telefonlarda geniş açı, yani 1x lenslerin hepsinin hızı f/1.8. iPhone 7 ve 8 Plus'ların telefoto lensinin hızı ise f/2.8, yani iPhone X'in f/2.4lük hızına göre %30 falan daha yavaş (logaritmik ölçekte f/0.4'lük bir fark %30'luk bir hız farkı yaratıyor). Bütün bu telefonlardaki geniş açılı lenslerin Optik Görüntü Sabitleme özelliği var. Telefoto lenslerin üzerinde ise sadece iPhone X'te Optik Görüntü Sabitleme sistemi var. Bu da önemli bir fark.

iPhone X'in selfie çekmek için bayılarak kullandığımız ön kamerası ise 7 megapiksel boyunda bir sensöre sahip. Arka kamera gibi 12 megapiksel boyunda olmasa da, yine oldukça büyük ve kullanışlı bir büyüklük bu.

iPhone X'ten önce kullandığım iPhone 6 Plus'ın ön kamerası 1.2 megapiksel, arka kamerası 8 megapikseldi.

Farka bakar mısınız?

Ön kameranın hızı ise f/2.8. Arka kameranın f/1.8 hızına göre yavaş olsada, inanın çok yüksek bir hız bu. Apple ön kameranın 35 mm dengi odak uzaklığını açıklamamlış, ama arkadaki 28 ile 56 mm dengi arasında, 28"e yakın bir yerlerde. Çok geniş açı olmaması iyi bir şey, çünkü bu kamerayla sadece kendi resmimizi çektiğimizden, ağızımız, burnumuz geniş açı lenslerin başlarının derdi bozulmasından dolayı koca koca çıkmıyor. Yine yeteri kadar geniş olması sayesinde kolunuzu uzattığınızda üç kişiyi sığdırabiliyorsunuz.

Kısacası, iPhone X'in ön kamerası ile de çok kullanışlı resimler çekmek mümkün.

iPhone X çok hızlı ve çok rahat odaklama yapabiliyor. Eğer resim karesinde bir yüz bulursa otomatik olarak bu yüze odaklanıyor. Tabi ki ekrana dokunarak odaklandığınız noktayı değiştirebiliyorsunuz.

Odaklanma hızı fotoğraf kurtlarının çok önem verdiği bir özelliktir. Eğer odaklanma yavaş olursa resmi kaçırabilir, doğru odaklanmazsa da objeniz flu çılar ve resmi çöpe atmanız gerekir. Yine bir entüziyast yada pro DSLR olmasa da iPhone X günlük kullanımda fazlasıyla yeterli ve hassas.

Orijinal kamera aplikasyonu ile olmasa da ek bir applikasyonla RAW ismi verilen ham fotoğraf dosyalarına ulaşabiliyorsunuz. DNG formatındaki bu dosyaları Photoshop ya da Lightroom ile doğrudan kullanabilirsiniz. RAW dosyalarda çok parlayıp ya da karanlıkta kalıp kaybolmuş görüntüleri biraz daha etkili olarak geri getirebilirsiniz.

Ben DSLR kameralarla her zaman RAW çeksem de iPhone ile her zaman bu formatı kullanmanın pek anlamı yok. Eğer RAW kullanacak kadar hassaslık gerekiyorsa, iPhone X yerine bir DSLR kullanmak daha pratik. Ancak acil durumlarda DSLR'sızken büyülü bir gün batımı yakalar ya da çölde yürürken uzaylıların indiğini görürseniz, RAW kullanabilecek olduğunuzu bilmek güzel bir duygu.

Yine yeni iPhone'ların tümü gibi HDR, yani High Dynamic Range dedikleri, ve yine yukardaki gibi resmin çok parlak ya da çok karanlık bölgelerini geri getiren sistem iPhone X'te de var. Abartıya kaçmayan, etkili ama doğal diye tarif edebileceğim bir sonuç veriyor.

iPhone X'in çok kimsenin takılmadığı başka bir özelliğine de bakalım. Diğer iPhone'larda da bulunan hızlı aksiyonları çekebilmek için kullanılan burst mode yani makineli tüfek gibi arka arkaya resim çekme özelliği de hiç fena değil. Apple yine spesifikasyonunu açıklamamış ama bir yerde saniyede on kare diye okudum. Yine DSLR'vari bir özellik bu. Tabi ki kimse iPhone X alıp, olimpiyatları çekmeye gitmeyecek ama gerektiğinde kullanılabilecek kadar işe yarar olduğunu bilmek de güzel bir duygu.

Bu günlük burada duralım. Bir sonraki yazıda iPhone X'i gerçekten farklı kılan Portrait Mode, video ve saklama formatlarına bakacağız.

1 yorum:

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...