27 Aralık 2018 Perşembe

Masonlar - Bilinenler

Her devrin kendine özgü popüler bir iş kolu vardır. Örneğin annem benim bir "mühendis" olmamı istemişti, çünkü onun zamanında deyimi uygunsa dünyayı döndüren üretim olgusuydu. Para üretip, satarak kazanılıyordu. Gençliğimde popülarite işletme, ekonomi gibi finansal alanlara kaymıştı, yani para, parayı yöneterek kazanılıyordu. Şimdilerde ise popülarite çoğunlukla bilgi ve internet üzerinde iş kollarında. Yine yukarıdakilerin benzeri bir parelelde, para bilgiyi yöneterek kazanılıyor.

Ortaçağda ise en popüler iş kolu inşaattı. Avrupa'nın her önemli kentinde baktığımızda heybetleri ve mimarileri ile hala bizi etkileyen katedraller, şatolar ve saraylar bulunur. Bu göz kamaştıran yapılar, zamanın egemenlerinin halklarını ve dost ya da düşman, diğer egemenleri etkilemek için kullandıkları bir yöntemdi.

Bir katedralin inşaası yüz yılları alıyordu. Bu nedenle, özellikle o devrin ortalama yaşam süresinin kısalığı da dikkate alındığında, yapıma başlayıp, bitiren kişiler de genellikle farklı oluyordu. Yine yapıların mimarları çok detaylı olmayan genel bir yapı planı hazırlıyor, gerçek detaylı planlama ise ustalar tarafından yapım esnasında tasarımlanıp, uygulanıyordu. Yani o devrin ustaları sadece birer çalışan değil, aynı zamanda tam anlamıyla birer sanatçıydılar.

Bu eserlerin yapıldıkları günlerde vinçlerin ve diğer inşaat makinelerinin, standard yapı malzemelerinin ve binaları ayakta tutan modern hesaplama yöntemlerinin bulunmadığını düşünürsek, mimarları ve ustaları biraz daha fazla takdir ederiz.

Katedral, şato ve sarayların elbette ki ahşap işleri ve heykel gibi dekorasyonlarıyla ilgilenen meslek gurupları vardı, ancak bu yapıların can damarları olan duvarlarının yapıldığı taş işçiliğini "stone mason" ismi verilen taş ustaları yapıyordu. Bu ustaların taş işleme ve inşa etme yöntemleri birer meslek sırrı olarak saklanıyor, böylece bu kişiler dişe dokunur bir yapı inşa etmek isteyen her asil için çok aranan birer değer olmalarını sağlıyordu. Bu ustalar Avrupa'da, ülkeler arasında serbestçe dolaşabiliyorlardı.

Bugün işinin ehli bir uzman arandığında diploma, eski işvereninden referans gibi yazılı belgeler istenir, ancak takdir edersiniz ki o zamanlar ne resmi taş ustası enstitüleri, ne de bunların verdiği diplomalar vardı. Taş ustaları İngilizce'de 'Guild' denilen, Türkçesi ise 'Lonca' olan, bir tür esnaf derneklerinde toplandılar. Böylece yerel olarak bildiklerini diğer taş ustalarına öğretme ve bu bilgileri dış dünyadan gizleme olamamağı buldular.

Yerel olmayan bir inşaat projesinde çalışmak isteyen bir taş ustasını sahtesinden ayırmak için de yine sadece taş ustalarının bildiği el sıkma ve kendilerini tanıtma yöntemi geliştirdiler.

Taş ustalarının birden fazla alt grupları vardı. Bunlardan en önemlisi ise kireçtaşı gibi yumuşak ve işlenebilir taşlarla çalışan taş ustalarıydı. Bu tür taşlara 'Free Stone' yani 'Uygun Taş', bu taşlarla çalışan ustalara da 'Free Stone Mason' deniyordu.

Özellikle Birleşik Krallık sınırları içinde örgütlenen bu taş ustaları ilk kez 1717 de, İngiltere'de, ismi Mason Locası olarak kurulan bir topluluğa evrildiler. Bu topluluk Birleşik Krallık, bu devletler topluluğunun zamanımda bir üyesi olan Amerika ve başta Fransa, tüm dünyaya yayıldı.

Bu topluluk kendini, kökleri olan Free Stone Mason'dan alıntı, Freemasons şeklinde adlandırdı (Freemasons isminin eski taş ustalarının Avrupa'da serbestçe dolaşabildiklerinden dolayı da verildiği söylenir). Sonraları topluluğa taş ustası olmayan kişiler de kabul edildi. Bu yeni üyelere Accepted Mason ismi verildi. Hepsine de kısaca Mason dediler. Bugün zaten Masonlar içerisinde neredeyse hiç taş ustası kalmadığını düşünürsek, bu üç isim de aynı anlamda, her biri diğerinin yerine değişimli biçimde kullanılıyor.

Masonluk kurulduğu günlerde sadece erkekleri üye kabul ediyordu. Zaten kadın taş ustası yoktu ve bu insanlar çalıştıkları yerler yüzünden zamanlarının çoğunu evlerinden uzakta, inşaatlarda 'loca' ismi verilen barınaklarda geçiriyorlardı. Masonların bugün 'loca' ismi verilen asli organizasyon biriminin ismi buradan gelir. Neyse, bu hayat tarzı zamanın kadınının evde oturup, çocuk bakma gibi görevlerine uymadığından kadınlar taş ustası olmuyordu.

Bugünün Mason localarının bir bölümü hala sadece erkek üye kabul ediyor. Ancak sadece kadın, ya da hem erkek, hem kadın üye kabul eden bir çok loca var. İşin aslı sadece erkek üye kabul eden localar, bunu daha ziyade ritüelistik nedenlerle yapıyorlar. Bu localar çoğunlukla sadece kadın, ya da karışık üye kabul eden diğer locaları doğrudan destekleyerek bu açıklarını kapıyorlar.

Benzeri bir ayrımcılık ABD'de, bu kez de siyahi üyeleri için yapılmış. İlk kurulan Mason locaları siyahi üyeleri kabul etmemişler. Irkçılığın zirvesi olan günlerde kurulan Prince Hall isimli bir loca sadece siyahi Amerikalıları Mason olarak kabul etmeye başlamış. Sonrasında ise siyahiler diğer localara da üye olarak kabul edilmiş.

Bu kadınlara ve siyahilere yapılan ayrımcılık yüzünden Masonları ırkçı, ayrımcı bir topluluk olarak düşünebilirsiniz. Bana sorarsanız Masonlar bu günkü güçlerini ırkçılık ve ayrımcılık yapmamalarına borçludur.

Nasıl mı?

Din bakımından.

İlk günden beri Masonlar dini, tanrı ile insanın arasındaki bir inanç tercihi olarak görmüş, Mason olabilmek için herhangi özel bir dine inanma zorunluluğunu kaldırmışlardır. Mason olabilmek için üstün bir yaratıcının olduğuna inanmak yeterlidir. Mason felsefesi dinin, kişinin kimliğini tanımlayan önemli bir parametre olduğunu kabul eder ama dinin uygulamasını kişiye bırakır. Mason toplantılarımda din (ve siyaset) tartışılması yasaktır.

Bu da Masonları dünyada yaşayan yetenekli, güçlü 'her' kişiyi üye kabul etmesine olanak sağlar. Yahudisi, Katoliği, Protestanı, Müslümanı, hepsi aynı çatı altında birleşebilir.

Her Mason bir Mason locasına bağlıdır. Bu localar üye kabülü, gelir temini ve yeni üye kaydı bakımımdan otonomdurlar. Ancak bütün bu localar bölgesel ya da ülkesel düzeyde kurulu Büyük Loca isimli bir üst locaya bağlıdır. Bu büyük locada politika belirlemesi, kayıt tutulması gibi daha üst düzeyde fonksiyonları yerine getirir. Locaların yöneticisine Worshipful Master, bölgesel locaların başındakilere de Grand Master derler. Bu ünvanları doğrudan çevirirsek ortaya "Tapılası Efendi", "Büyük Efendi" gibi ünvanları çıkar, ancak unutmayalım, bunların hepsi Ortaçağ'dan kalma ünvanlardır. Başkan ve Genel Başkan gibi anlasak daha doğru olur.

İşim şaşırtıcı tarafı, dünya üzerinde bu bölgesel locaların bağlı olduğu bir en üst loca ya da bir Masonlar Konfederasyonu yok. Yazıldığına göre bölgesel localar tamamen bağımsız ve otonomdur.

İşte ben de bu noktada yok artık diyorum. Böyle köklü bir topluluğun bölgesel ya da ülkesel bir seviyeye kadar örgütlenip, orada duracaklarına inanmak gerçekten zor. Belki de dünyanın bir köşesinde, gerçekten Bond filmlerindeki gibi herkesin aynı kırmızı üniformayı giydiği, yer altında, sadece üyelerin parmak izleriyle açılan kapıların ardında Masonik bir genel merkez bulunmakta. Neyse... Varsa da biz bilmiyoruz.

Peki nasıl Mason olunur?

Mason olmanın şartları başvuruda bulunduğunuz locaya göre bazı farklılıklar göstermekte. Özellikle kadınsanız bazı localar sizi kabul etmeyebilir. Ancak bunun dışında, din, dil, ırk ayırmadan herkes eşit bir biçimde Mason olmak için başvurabilir, yeter ki bir büyük gücün yaratıcılığına inanın. Masonluk hiç bir şekilde üye toplamaya yönelik bir faaliyette bulunmaz. Üye olmak isteyenlerin kendilerinin gidip baş vurmaları gerekir.

Bundan sonra bir başvuru formu doldurup, katılmak istediğiniz locaya veriyorsunuz. Başka bir Mason'un size referans vermesi anladığım kadarıyla çok önemli. Sonra bir mülakata çağrılıyorsunuz. Mülakat ve araştırmaların sonucu eğer üye olma maksadınız ve kişiliğiniz uygun bulunursa kabul ediliyorsunuz.

Üzerinde çok spekülasyon yapılan, ancak kesin bir teyidi olmayan önemli bir kabul seromonisinden geçiyor ve 'Çırak' ünvanı ile Masonluk kariyerinize başlıyorsunuz. Bu rütbeler çok karmaşık değil. Çıraklıktan sonra sadece iki rütbe daha var. Ustalık ve Efendilik. Rütbe yükseldikçe de birbirlerini tanımak başta, farklı amaçlar için kullanılan, yine başta el sıkma şekilleri, diğer şifreleri öğreniyorsunuz. Unutmadan, kabul seromonisinin önemli bir parçası inandığınız kutsal kitap üzerine ettiğiniz bir yemin. George Bush'un ve George Washington un el bastığı İncil aynı İncil.

Yine kabul seromonisi esnasında uygulanan bir ritüel, kuru sıkı bir silahın kafanıza dayanıp, tetiğin çekilmesi. Yakın zaman önce avanak bir Mason silaha kuru sıkı mermi yerine gerçek mermi koyup, yeni üyeyi dan diye kafasından vurmuş ve öldürmüş. Tabi dünya ayağa kalkmış, "Biz demedik mi, bu adamlar şeytan diye" şeklinde.

Mason olduktan sonra Mason olduğunuzu dış dünyaya açıklama kararı tamamen size kalmış. Loca size bu konuda hiç bir telkinde bulunmuyor. Ancak toplantıların gizli bölümlerinde konuşulanları açıklamak yasak.

Mason localarında ve üyelerin kendilerinin Mason olduklarını göstermek amacıyla kullandıkları en önemli sembol, bazen ortasında bir "G" harfi de bulunan bir pergel ve köşe cetveli. Başka semboller de var tabi, ilgileniyorsanız bir Google araması yetiyor.

Masonların gençlik kolları da var. Bunlardan en önemlilerinden biri DeMolay Topluluğu. Daha önceki yazıları okuduysanız bu ismi hatırlayacaksınız. Jacques de Molay, Tapınak Şövalyeleri'nin diri diri yakılan son lideri. Size daha önce de yazdığım gibi Tapınak Şövalyeleri'nin Mason'ların kurucuları olma olasılığı bence çok yüksek.

Sadece Masonlar değil, bir araya gelip, bir topluluk oluşturan her gurup insanın bir amacı vardır. Masonların resmi amaçları yardımlaşma ve eğitim ya da felaketler sonrası yardım gibi hayır işleri. İşte ben burada da biraz skeptik kalmayı tercih ediyorum. Bunca insan yüzlerce yıl boyunca sadece okul bursu dağıtmak için bir araya gelmez gibi geliyor bana.

Umarım Masonlar hakkımda basit de olsa bir bilgi sahibi olmanıza katkıda bulundum.

Herkes gibi ben de gizli olan şeylere şüphe ile balarım. Masonlar da bu şüpheyi hak edecek kadar gizliliğe sahipler. Hal böyle olunca benim de şüpheci gözlerim üzerlerinde kalıyor, ancak bunca yüz yıldır yaptıkları ispatlanan zararlı bir şey yok. Bir köprüye asılı bulunmuş, Mason, ancak Mafya falan gibi örgütlere biraz yakın İtalyan bir bankacı ile size yukarda anlattığım, adamın kafasına boş diye dolu tabancayı dayayıp, tetiği çeken avanak dışında doğrudan Masonlara bağlanabilmiş bir yasadışı olaya rastlamadım. Komplo teorilerine göre Fransız İhtilalinden Bolşevik harekete kadar her şey Masonların işi tabi, ama bir kanıt yok ne yazık ki.

Mason olduğunu dolaylı yollardan bildiğim bir iki kişiyi tanıyorum ancak sıkıştırıp ağızından laf alabilecek kadar yakından tanıdığım bir Mason yok - varsa da ben bilmiyorum. O yüzden size 'insider information' da sağlayamıyorum.

En iyisi burda durmak.

Sevgi ile kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...