2 Mayıs 2014 Cuma

Normandiya'yi Kapatalım

Normandiya ile ilgili yazmaya başladığımda Müttefiklerin hep düşündüğümüz gibi mutlak galibiyetlerinin garanti olmadığını, Normandiya'da da bu galiple mağlup'u ayıran çizginin çok inceldiğini söylemiştim.

Eğer Rommel çıkarma günü Almanya yerine Normandiya'da olsaydı, eğer yardımcısı savaş oyunlarına katılmak yerine birliklerin başında olsaydı, eğer Hitler uyanık olsaydı, eğer hava biraz kötü olsaydı, Normandiya'nın galibi Müttefikler olmayabilirdi.

Hatta Hitler eğer Rusya'ya saldırmasaydı, bugün Avrupa'nın batısı Almanca, bizle birlikte doğusu da Rusça konuşuyor olacaktı. Bir adım ileri gidersem, ABD, Hitler'le ittifak halinde, Bolşeviklerle savaşıyor olabilirdi.

Bilinmez.

Ancak hepimizin oturup şükretmesi gerekli bir şey var ki, Normandiya'da Müttefikler kazandı.

Normandiya konusunu kapatırken aklımda kalan birkaç şeyi de paylaşayım izninizle.

Bir kere, size ansiklopedik bilgi yerine kendi düşüncelerimi ve yorumlarımı aktardım. Bunu yaparken de biraz sivri bir dil kullandım, farkındayım.

Montgomery hayatta olsaydı, sen hangi kalibrenle bana kötü komutan diyorsun diye sorabilirdi. Bunda da haklı olurdu. Çünkü sonuçta, kendisi içgüdüsel bir asker olmasa da Royal bilmemne askeri akademisi mezunu bir kurmay.

Kötü de olsa ordular yönetmiş bir general. Benim bu husustaki tek naçizane tecrübem, altı ay kısa dönem onbaşıyken, tuvalet temizlik mangasını tuvalete götürüp, iş bitince "İyi temizlediniz mi lan?" diye sormaktan ibaret. Bölükte son günümde çavuş bile olmuştum, hattızatında.

Haa, bütün bunlara rağmen nasıl Montgomery kötü diye ahkam kesiyorsun derseniz.... Keserim lan! :) Burası benim kum havuzum, istediğim gibi oynarım dimi?

Tecrübeli bir asker olmadığım gibi bir askeri tarihçi de değilim. Size anlattığım şeyler, hep merakımdan, filimlerden, okuduklarımdan. Ancak bu amatör merakı da hor görmeyin. Bazen amatörler, mürekkep yalamış pro'lardan çok bilir. Ne de olsa iş değil zevk için çalışırlar.

Aynı zamanda da, anlattığım herşeyi kesin doğru diye kabul etmeyin lütfen. Juno kumsalındaki kayıp rakamını aritmetikle buldum. Hiçbir kaynak birbirini tutmuyor zaten.

İşlediğim başka bir günah da, anlaşılırlığı artırmak için bazen biraz abarttım, bazen hassaslık ayarını düşürdüm. İngiliz 159. Hava İndirme Taburu ve 29. Tank tugayı, Caen'ın güneybatısında, Kanadalı 3. Mekanize Piyade Taburuyla buluştu yerine İngilizler Kanadalılarla Caen'in batısında buluştular, yada yüzellikibinbeşyüzotuz araç yerine yüzellibin araç demek olayın boyutunu çok değiştirmese de daha anlaşılır yapıyor bence.

Gelelim biraz da olayın felsefesine.

Bu yaşta, "Baba bana taramalı tüfek alsana." diye ağlayan çocuklar gibi size oturdum savaş anlattım.

Bunu lütfen savaşı sevdiğim ve onayladığım şeklinde almayın.

Savaş, insanlık tarihinin en utanç verici, en can yakıcı olgusudur. Ne iyi, ne gurur verici bir tarafı vardır.

Ancak hakkında konuşmayarak savaşı önleyemeyiz.

Çok kuvvetli öngörüme göre, dünyanın yeni bir denge bulabilmesi için, benim yaşam süremde büyük bir savaş kaçınılmaz. Tarihe bakıp geçmiş savaşları anlayarak belki bunu önleyebilir, önleyemesek bile az zararla atlatabiliriz.

İşte böyle.

Birçoğunuzu baymış olabileceğimin farkındayım. Affola.

Daha zevkli konularda görüşelim diyor, hem konuyu, hem de haftayı kapıyorum.

Kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...