15 Ekim 2012 Pazartesi

Avrupa ve Savaş

Kısa bir süre önce Avrupa Birliğinin Almanlarla Fransızların savaşmasını önlemek için kurulmuş bir topluluk olduğunu yazmıştım. Hemen sonrasında birlik Nobel barış ödülünü aldı.

Çünkü Avrupa, AB sayesinde savaşmamıştı.

Başka bir açıdan bakarsak AB olmasaydı demek Avrupa savaşacaktı.

Yani, Avrupa ülkeleri arasında olabilecek bir savaş o kadar olasılık dahilindeymiş ki, olmaması, dünyanın en saygın ödüllerinden biri ile taçlandırılmıştı.

Acaba Avrupa ve Avrupalılar tüm bu ileri medeniyet seviyeleri, duyarlılıkları ve bilinçlerine rağmen gerçekten savaş gibi insanlık dışı bir eyleme başvurabilirler miydi?

Bu sorunun cevabını bulmak için afaki yanı sanal düşünmeye gerek yok. Bizi cevaba götürecek yakın zamanda gerçekleşmiş fazlasıyla çok canlı örnekler var elimizin altında.

Sarkozy efendi bir gece ansızın kalktı ve çıtak diye kimseye sormadan gitti Libyayı bombaladı. Hem de öyle savunma, katliam durdurma falan gibi ulvi bir sebep olmadan. Sadece Rafaele uçaklarının demonstrasyonunu yapabilmek için. Nato'ya bile feyk attı Sarkozy. Nato da, Türkiye dahil, hemen işi Sarkozy'e kaptırmamak için gidip Libya'yı daha da fazla bombaladı.

Eski Yugoslavya'da ise Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar birbirlerini gırtlaklarken Fransa dahil kimse parmağını kıpırdatmamıştı Avrupa'da. Olaydaki taraflılıklarını ve uyguladıkları metodları eleştirsem de sadece Amerika elini taşın altına koydu. Onlar da olmasaydı, eski Yugoslavyanın insan kaynaklarının onda biri bile sağ kalmayacaktı savaşın sonunda.

Yine yeri gelmişken Amerika Sırbistan'a müdahalesi sırasında kadınları ve çocukları defalarca bombaladı. Bomba çukurlarını, kurşun delikllerini kendi gözlerimle gördüm.

Bu savaş esnasında Sırpların, Hırvatların ve Müslümanların da birbirlerine yaptıkları eziyetler ise başka bir Avrupa savaşır mı sorusunun cevabı. O bölgede yaşadığım sürece duyduklarım birçoğunuzun midesini kaldıracak kadar insanlık dışı. Duyduğunuzun aksine Sırplar değil, herkes birbirine yapacağını yapmış.

Türkleri Avrupadan sayarsanız, Türkler savaşır mı sorusunu sormanın bile gereksizliğini biliyorsunuzdur. Şu anda bile ülkenin yarısını bıraksanız Şam'a girecekdir neredeyse. Hem de işçisi, köylüsü, aydını, cahili, gazetecisi, politikacısı ile ülkenin tam doğru yarısı.

Türkiyenin kuzey ve doğusu için bu ülkeler savaşır mı sorusu zaten gereksizdir. Çünkü bu ülkeler bugün zaten savaşmaktadırlar. Orta doğu, kafkaslar, orta asya... Savaş buralarda hayatın bir parçası olmuştur. İran, Irak, İsrail, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, Hindistan, Pakistan, vesaire, vesaire.

Konumuzun başlangıç noktası olan Avrupa tüm medeni ve insani değerlerine rağmen bir savaşa girebilir mi sorusunun dönersek sorumuzun cevabı ne yazık ki kuvvetli bir "evet" olacaktır.

Burada kusur Avrupa'nın değildir. Konumuz olan bu savaşma güdüsü ne yazık ki fazlasıyla insani bir reflekstir ve insanlık da ne yazık ki bu güdüyü bastıracak kadar gelişmemiş yada evrime uğramamıştır. Avrupalılar ise diğer uluslardan daha medeni yaşasalar da nihayetinde insandırlar ve bu insani güdü onları da bağlar.

Her insan gibi onlara dokunur, rahatlarını bozar yada ellerindekilerini almaya çalışırsanız Avrupalılar da savaşacaktır.

Kıssamızın hissesi ise Avrupa Topluluğunun Avrupa içinde bir savaşı önlediği için bence gerçekten Nobel barış ödülünü hak etmiş olduğudur. Bu günkü haliyle ekonomik bir facia olan bu birliğin en azından başka bir işe yaradığını göstermek bakımından da bu ödül tam zamanında yardıma koşmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...