19 Haziran 2012 Salı

Avrupa'yı Kurtarmak

Bir tartışma, eğer içeriği karmaşıksa ve hele bir de çekiştire çekiştire uzatılmışsa, bu tartışmayı izleyenler ister istemez konunun özünü bırakır, sadece güncel ve popüler bölümüne odaklanırlar.

Avrupa’da yaşanan tarihin en büyük krizlerinden biri Yunanistan Euro’da kalsın mı, çıksın mı ya indirgendi.

Sanki Yunanistan tamam Euro’da kalıyorum dese sorun çözümlenecek, aksi halde Avrupa batacak.

Herkes rahat bir nefes almış, Yunanistan seçimlerinde Euro yanlısı parti marjinal bir farkla kazandı diye. Yani Avrupa da Yunanistan da kurtuldu.

Merkel teyze engin deneyimleri ve dünyaca kabul görmüş derin ileri görüşlülüğü ile olaya hemen açıklık getirdi zaten.

“Almanya’nın gücü sınırsız değildir!”

Ve G20 zirvesinde Obama, Avrupa ülkelerinin temsilcileriyle konuşmasın diye aynı saate basın toplantısı koyarak olayı bitirdi.

Evet, artık Avrupa kurtuldu diyebiliriz, bu sadece bir zaman meselesi...

Şaka gibi geliyor insana ama halk yiyiyor, ne yapalım.

Avrupa’nın ileri görüşlü akil adamları diyor ki bu krizden çıkış yolu mali politikalarda birliktelik.

Bu adamlar insanın gözünün içine bakarak bunu çözümmüş gibi yutturuyorlar.

Aslında tespit doğru ancak mali birliktelik çözümün yöntemi, çözümün kendisi değil. Çözüm, mali birlikteliğin getireceği sonuç, yani kazanmayan ülkelere “harcama lan” diyebilmek.

Ancak bu da fazlasıyla Avrupai, hastalığın semptomlarını gidermeye yönelik bir hareket.

Kimse Avrupa bu duruma nasıl geldi diye sorup Avrupa’yı bu güne getiren yapısal sorunları çözmeye yanaşmıyor.

Nedir bu yapısal sorun?

Avrupa üretmiyor.

Haa, yanlış anlaşılmasın, Avrupa’nın ölüsü bile Türkiye’ye göre kat kat fazla üretiyor olacaktır. Burada Avrupa üretmiyor derken kast ettiğim Avrupa’nın bu günkü hayat standardını koruyacak kadar üretmediği.

Bunun nedeni de, sık sık yinelediğim gibi ekonominin küreselleşmesi ve Avrupa’nın yüksek işgücü maliyeti yüzünden rekabet edememesi.

Ancak hiçbir politikacının kıçı da halkın gelirini azaltmayı yemiyor.

Ondan dolayı çeviriyorlar kazı ki yanmasın.

Amerika acı çeke çeke soğuk savaş sonrası dünya düzenine uyum sağlamaya başladı. Rusya neredeyse sıfırdan toparladı. Asya gümbür gümbür geliyor. Türkiye bile adapte oldu bu yeni düzene.

Merkel ise Obama Avrupa temsilcileriyle görüşmesin diye aynı saatte basın toplantısı yapıyor.

Almanya’nın tuzu biraz kuru diğerlerine göre. Bekleyelim bakalım gerçek bir orduya sahip olup elini cebine atmaya başlayıncaya kadar.

Bu dünyada hala işler güçlü bir orduyla yürüyor. Yarın bir gün Çin “Dışarı lan, Libya’nın petrolü sadece Çin’e gidecek!” derse ya Amerika’ya dönüp yardım et diye bakarlar yada Çine dönüp “Tamam abi, zaten biz kaza ile Libya’ya gelmiştik.” derler.

Soğuk savaşın bittiğini göz önüne alırsak, Amerika’nın eskisi gibi abilik yapmasını beklemek saflık olacaktır. Bir adım ileri gidersek, soğuk savaşın ardından Amerika ve Avrupa artık birbirlerine rakip oldu demek yanlış olmayacaktır – Merkel de bir gün bunun farkına varabilir, göçmenlerle uğraşmayı bırakıp etrafına bakmaya başlarsa tabii.

İşte yazımızın başına dönersek olup biten bunca şey korkutucu bir biçimde tek bir sorunun cevabına indirgendi.

“Yunanistan Euro’da kalacak mı, çıkacak mı?”

On puanlık uzman sorusu. Doğru cevabı bilen Avrupa’yı kurtaracak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...