20 Haziran 2025 Cuma

Petra

Hz. Adem’in (Adam) cennetten kovulduktan sonra Dünya’da Şit (Seth) adında bir oğlu oldu. Hz. Şit’in soyundan Hz. İdris (Enoch), onun soyundan da Hz. Nuh (Noah) geldi. Hz. Nuh’un Sam (Shem) isimli bir oğlu oldu. Hz. Sam’ın soyundan ise Hz. Hud (Hud) ve Hz. İbrahim (Abraham) geldi.

Petra'dayız...
Hz. Lut (Lot), Hz. İbrahim’in yeğeni/akrabasıdır.

Hz. İbrahim’in İsak (Isaac) ve İsmail (Ishmael) adında iki oğlu oldu.

Kutsal kitaplara göre Yahudiler Hz. İsak’ın, Araplar da Hz. İsmail’in soyundan gelmişlerdir.

Hz. İsak’ın Yakup (Jacob) isimli bir oğlu oldu. Hz. Yakup’un bir diğer adı da İsrail’dir.

Hz. Yakup’un Yusuf (Joseph) isimli bir oğlu oldu - Hz. Yusuf, Tevrat'ta geçen Mısır veziri Yusuf’tur, Hristiyanlıkta geçen Hz. Meryem’in eşi Yusuf (Joseph) ile karıştırılmamalıdır.

Hz. Yakup’un soyundan Hz. Harun (Aaron) ve küçük kardeşi Hz. Musa (Moses) geldi.

Hz. Yakup’un soyundan gelen peygamberler arasında Hz. Davut (David) ve oğlu Hz. Süleyman (Solomon), Hz. İlyas (Elijah) ve öğrencisi Elyesa (Elisha), Hz. Yunus (Jonah), Hz. Zekeriya (Zachariah) ve oğlu Yahya (John the Baptist) yer alır.

Aynı soydan gelen Hz. Harun’un soyundan ise Hz. Meryem ve oğlu Hz. İsa’nın (Jesus) geldiğine inanılır.

Bunlar, kutsal kitaplarda Yahudilere gönderildiğine inanılan peygamberlerdir.

Araplar’ın soyağacının başlangıcı olan Hz. İsmail’e dönelim.

Hz. İsmail, Hz. İbrahim ve Hz. Hacer’in oğludur. Babasıyla Mekke’de, Kabe’yi inşa etmiştir.

Hz. İsmail’in on iki oğlu olmuş, ancak biz bunlardan ikisine değineceğiz.

Bunlardan ilki Kaydar (Kedar), ondan sonra Adnan, Maadd, Fihr (Kureyş’in atası), Haşim, Abdulmuttalib ve Abdullah aracılığıyla Hz. Muhammed’e ulaşan bir soy zinciri oluşmuştur.

Hz. İsmail’in bir diğer oğlu Nebayot (Nebaioth) ise Nebatiler’in atasıdır.

Nebatiler, bugünkü Ürdün’de yaşamıştır. Başkentleri ise ünlü Petra şehridir. Petra, bizim de bugünkü ziyaret noktamız.

Size elbette gezimizi anlatacağım ancak gelin, anlatmaya yukarıda başladığım Orta Doğu öykümüze biraz daha devam edelim.

Nebatiler, kronolojiden de anlaşılacağı üzere Arap olsalar da Müslüman değillerdi. İslam henüz dünyaya gelmemişti. Nebatiler, çok tanrılı (politeist) bir inanca sahiplerdi. Başka bir deyişle putperesttiler.

Rivayete göre Nebatiler’in gözleri ışıldarmış 😄

Sizlere anlattığım Peygamberlerin özet soyağacı bir-iki farkın dışında tüm kutsal kitaplarda büyük oranda ortaktır. Elbette Hz. Muhammed, diğer dinlerden sonra geldiği düşünülünce, Yahudilik ve Hristiyanlık’ta ismi geçmez ve bunun sonucu tanınmaz. Yine İslam’da peygamber sayılan bazı kişilikler diğer dinlerde deneyimli ve bilge olarak görülseler de peygamber olarak kabul edilmezler. Zaten “Peygamber” sıfatı, İslam’da “Allah’ın Elçisi” anlamındadır, ve günahlardan arınmış, ilahi görevlerle sorumlu kılınmış kişiler olarak kabul edilir. Diğer dinlerde ise peygamberler, insani zaafları olabilen, daha çok bildiğimiz insana yakın kişiliklerdir.

Ve yine geleneksel hatırlatmamı yapmış olayım. Bu kez de sadeliği bilerek doğruluğun biraz üzerinde tuttum. Yazdıklarımın bazıları şurada kabul edilir, burada kabul edilmez, bazıları rivayettir, bazıları yazılmıştır, bazıları “kimine göre” böyledir falan. Lütfen mazur görün.

Gelelim Petra’ya…

Benim çocukluğumda dünyanın yedi harikası vardı. Mısır Piramitleri, Artemis Tapınağı, İskenderiye Feneri, vesaire. Değişen zamanlar, bu yedi harika bugünlerde “Antik Dünya’nın Yedi Harikası” olmuş, “Dünya’nın Yedi Harikası” olarak da hala ayakta bulunan aşağıdaki yedi yeni harikayı seçmişler:

Çin Seddi
Petra Antik Kenti
Kurtarıcı İsa Heykeli (Cristo Redentor)
Machu Picchu
Chichén Itzá Maya Piramidi
Kolezyum (Colosseum)
Tac Mahal (Taj Mahal)

Bunlardan Tac Mahal ve Machu Picchu dışındakileri görme şansımız oldu.

Gördüğünüz üzere Petra, bir dünya harikası kabul ediliyor. Haksız da değiller. Şimdiye kadar gördüğümüz en etkileyici yerlerden biriydi.

Petra deyince çoğumuzun aklına kayalara oyulmuş o bina yüzü geliyor ama Petra aslında koca bir kent sevgili arkadaşlar.

Petra MÖ 4. yüzyılda kurulmuş ve kısa sürede Levant ile Arabistan arasında önemli bir ticaret merkezi hâline gelmiş. Baharat, tütsü ve ipek gibi malların kuzeye taşındığı güzergâhlarda yer alan Petra, stratejik konumu ve su mühendisliği becerisi sayesinde çölde bir uygarlık kurmayı başarmış.

Romalılar M.S. 106 yılında Petra’yı topraklarına katmış. Ancak zamanla ticaret yollarının değişmesi ve büyük depremler nedeniyle şehir önemini kaybetmiş ve Orta Çağ'da Batı dünyası Petra’nın yerini unutmuş. Şehir sadece çevredeki Bedevi kabilelerce bilinir hâlde kalmış.

Petra 1812 yılında İsviçreli bir bilim adamı olan Johann Ludwig Burckhardt tarafından keşfedilmiş. Burckhardt, önce Arapça öğrenmiş ve Petra’yı bulana kadar İbrahim bin Abdullah ismiyle, Müslüman kılığında bölgede dolaşmış.

Petra, bugünkü Musa Vadisi’nde (Wadi Musa) yer alıyor ve Amman’a üç buçuk saat falan uzaklıkta. Amman’dan Petra’ya direkt otobüsler var. Gelirseniz aklınızda olsun, bu otobüsler hem çok ucuz, hem de çok rahat. Ancak kısıtlı zamanımız nedeniyle biz araba ile gelmeyi tercih ettik. Yol düzgün ancak manzara Lut Gölü yolu kadar güzel değil. Zaten yolun ismi ‘Desert Highway” yani “Çöl Yolu”, ve bu tanımlamayı fazlasıyla hak ediyor.

Petra’ya giriş ücreti ise şimdiye kadar gittiğimiz ziyaret noktalarının en pahalısı. Eğer Ürdün’e günübirliğine geldiyseniz, giriş adam başı 120 Euro! Bu abartılı fiyat, çoğunlukla İsrail’e gelip, yakınken Petra’yı da bir görelim diyenler için koyulmuş diye düşünüyorum. Eğer Ürdün’de bir günden fazla kaldıysanız ücret adam başı 65 Euro’ya düşüyor. 12 yaş altı çocuklar her iki alternatifte de ücretsiz. Petra’yı ikinci ve üçüncü günlerde de ziyaret etmek istiyorsanız, gerçekten çok ufak bir fark ödüyorsunuz. Bu bir günden fazla ziyareti kapsayan biletler Vadi Musa’da kalanlar için ilginç olabilir. Bir de gece etkinliği var, ancak dikkat. Geliş, dönüş ve konaklamanızı iyice ayarlamadan bu gece işine kalkmayın. Petra, Sırpça'da dedikleri gibi “U pizdu materinu”, yani annesinin cinsel organında bir yerde. Akşam geri dönerken araç bulamayıp, çölde, ayazda kalabilirsiniz.

Petra, çölün ortasında olmasına rağmen ortalıkta yeterli yeşil bitki popülasyonu var. Ancak hava gerçekten sıcak ve bayağı yol yürümek gerekiyor. O yüzden gelirlen yanınıza mutlaka bol bol su, güneş kremi ve rahat ayakkabılarınızı alın. Bir de erken gelmeye gayret edin. Öğlen güneşi tahammül edilmez olabiliyor.

Petra’ya ulaştığımızda arabayı hemen kapının önüne, yolun kenarına bıraktık. Sonradan fark ettik ki aşağıda bir yerde ziyaretçiler için bir park yeri yapmışlar ama işaret falan hak getire. Arabanın başına bir iş gelmedi ancak gelirseniz park yerini bulup, arabanızı buraya bırakmanızı öneririm.

Pasaportumuzu gösterdik, biletimizi aldık ve içeri girdik. Şehir alanı çok büyük ve antik bölüme ulaşmak için bayağı yol yürümeniz gerekiyor. Eğer isterseniz elektrikli golf arabaları küçük bir ücret karşılığında sizi Petra’nın göbeğine kadar götürüyor. Biz daha eğlenceli bir toplu taşım yöntemi kullandık ve elektrikli golf arabaları yerine at kiraladık. Malum, Petra bir Indiana Jones noktası. Sean Connery ile Harrison Ford’un oynadığı The Last Crusade burada çekilmiş, bize de bu yolu at üstünde kat etmek yakışırdı.

Böylece Mahşerin Üç Atlısı konumunda Sig’e kadar at üstünde gittik. 🐝Mezzy🐝’nin atı ona kafa attı, Jelena’nın atı da az daha onu aşağı atacaktı ama olur o kadar. Ben şahsım ise atalarımdan aldığım feyzle yolculuğumuzu olaysız tamamladım. Türk olduğumu duyunca zaten atçı dizginleri bana bırakmıştı.

Mahşerin Üç Atlısı
Yine atçıya ismin ne diye sordum, İngilizce konuşuyoruz, bana “İsmail” dedi, ama İsmail’i önce İngilizcedeki gibi Iş-ma-yıl diye telaffuz edip, sonra doğrusunu hecelemeye başladı. “Benim amcamın adı da İsmail, nasıl söylenir bilirim, merak etme.” dedim.

Böylece “Mahşerin Üç Atlısı” şeklinde yolumuza devam ettik.

Atlar sizi merkeze değil, “Sig” adı verilen kanyonun başına kadar getiriyor. Ufak bir not. Bu “Sig” kelimesini bazı yerlerde "Siq" şeklinde yazıyorlar, siz duyduğunuzda sonundaki “g” harfini mutlaka kafanızda kendiniz iliştirin, yoksa insanın aklı çok başka yerlere gidiyor.

Sig muhteşem bir kanyon sevgili arkadaşlar. Kıpkırmızı kayalar, ama sanki küp biçiminde kesilip, üst üste konularak doğal bir duvar haline getirilmiş. Güneş ışığı ve gölgelerle inanması güç bir manzara sunuyorlar.

El Hazne
Sig’in sonunda ise Petra denildiğinde akla gelen o muhteşem yapı var. Nebati’ler bu yapıyı oymaya tepeden başlayıp, aşağıya doğru inmişler. Bu yapıya El-Hazne (Hazine) diyorlar, ancak aslında devasa bir mezar.

Elbette bol bol resim çektik.

Petra’da gezilecek çok yer var, ancak bol bol yürüme ve tırmanma gerekiyor. Bazı yerlere, özellikle manastıra at yada eşekle çıkmak mümkün.

Ürdün’deki son günümüzde göreceğimiz son bir doğa harikasına zaman kalsın diye ziyaretimizi biraz erken bitirdik ve atlarımıza binip, geri ziyaretçi merkezine ulaştık. Biraz susuzluğumuzu giderip, bol bol ıvır-zıvır alarak Ürdün ekonomisine katkımızı sağladıktan sonra arabamıza binip, yola koyulduk.

Petra’yı görmeyi tavsiye ediyor musun diye sorarsanız, sizlere cevabım “Hayır, bir dünya harikasını görmeyin” olmayacak herhalde. İnsanlar sadece Petra’yı görebilmek için dünyanın bir ucundan geliyor, siz de gelin, görün.

Devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Petra

Hz. Adem’in (Adam) cennetten kovulduktan sonra Dünya’da Şit (Seth) adında bir oğlu oldu. Hz. Şit’in soyundan Hz. İdris (Enoch), onun soyunda...