10 Şubat 2025 Pazartesi

Kafkasya

Sevgili arkadaşlar, uzun sayılabilecek bir süredir seyahat etmiyoruz. Başta sevgili karımın ciddi sayılabilecek bir sağlık sorunu, özel hayatımızda olan bir kaç tatsız olay bizi hem seyahatten, hem de olağan hayatımızdan biraz geri bıraktı. Neyse ki işler yavaş yavaş yoluna girmeye başladı ve biz de uzun süredir planladığımız Kafkasya gezimize başladık.

İyi kötü biraz gezmiş biri olsam da inanın dünyanın bu bölgesine henüz hiç gelmemiştim. Halbuki Kafkasya, müzikleriyle, danslarıyla, kısacası bütün halklarıyla kültürümüzün çok bilinen bir parçasıdır.

Ne yapalım, kısmet bugüneymiş.

Hatta biraz daha fazlası var, söyleyeyim de ayıplayın beni. Ben henüz Doğu Karadenizi görmedim. Doğup, üç yaşına kadar yaşadığım, bir daha da hiç gitmediğim Merzifon’u saymazsanız, Zonguldak’ın doğusuna hiç geçmedim. Elbette, ömrüm yeterse birgün mutlaka göreceğim bu cennet bölgeyi. Ancak şimdilik Kafkaslarla başlayalım.

Kafkasya coğrafik bir bölge arkadaşlar. Hiç bir yerde bulamayacağınız bu nadide bilgiyi verdikten sonra Kafkasya tam olarak neresi, ona bakalım…

Kafkasya, Karadeniz’in batı kıyısından Hazar denizinin doğu kıyısına kadar uzanan dağlık bölgenin ismi. Kuzey sınırı Rusya’da bulunan Kuban, güney sınırı da Aras nehirleri. Kafkasyanın kuzeyi, yani Kuzey Kafkasya Rusya Federasyonu’nun sınırları içinde kalır. Güney Kafkasya’da ise bağımsız devletler bulunur.

Kafkasya
Kuzey Kafkasya çok renkli birçok halkı ve kültürü barındırır.

Çerkesler, kuzey Kafkasya’da, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkarya bölgelerinde yaşarlar.

Çerkesler renkli bir halk, gelin biraz detaylarına girelim.

Genel kanının aksine, Çerkesler bir Türk halkı değildirler. Öz be öz Kafkasya’dan gelmedirler. Konuştukları dil Çerkesçe, tamamen Kafkas kökenlidir.

Yani Reis’in, Türkiye’nin Türk ve farklı diğer etnisitelerine göndermede bulunurken söylediği “Laz, Çerkes, vs…” fazlasıyla doğrudur.

Rusların Çerkesya’yı işgal etmesi sonucu, milyonlarca Çerkes göçe zorlanmış, Kafkasya’daki Çerkes nüfusu yüzde doksana kadar azalmış. Göç eden Çerkeslerin önemli bir bölümü Osmanlı’ya sığınmış. Göç sırasında hastalık ve açlıktan ciddi sayıda Çerkes hayatını kaybetse de, bir milyona yakını Osmanlı topraklarına yerleşmiş. Bugün Çerkeslerin çoğu dünyanın farklı yerlerinde yaşamakta.

Osmanlı’dan bugüne Çerkes kızları güzellikleriyle bilinir. Çerkes kızları açık tenli, renkli gözlü, uzun boylu, zarif, üzerine bir o kadar da zeki, ahlaklı, bilgili ve kültürlüdürler. Tanıdığım bir kaç Çerkes kızına dayanarak söyleyebilirim ki, bu söylenenlerin hepsi doğru. Özene, bezene yaratılmışlar, sizin anlayacağınız.

Boş yere, özellikle Topkapı Sarayı’nın hareminin çoğunluğu Çerkes kadınlardan oluşmamış sevgili arkadaşlar. Sultan II. Abdülhamid’in manevi annesi Perestu Valide Sultan, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan, Sultan Abdülaziz’in annesi Şevkefza Sultan hep Çerkesmiş.

Çerkes erkekleri de Türk tarihinde önemli bir yer tutmuş. Mesela Çerkes Ethem’i bilirsiniz.

Tarihteki başka renkli bir Çerkes figür ise bugün Paris’te, Concorde meydanındaki o muazzam dikilitaşı Fransızlar’a “Alın götürün, sizin olsun” diyen Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dır. Hatta Luxor tapınağında bulunan her iki dikilitaşı birden vermiş, ancak Fransızlar “İkisini birden götüremeyiz, önce birini alalım” demişler. Yakın zamana kadar Fransızlar “O bize hediye” diyerek Mısır’dan ikinci dikilitaşı da istiyorlardı, ancak Mitterand, “Tamam sizde kalsın, istemiyoruz” deyip, husumeti sonlandırmış.

Kavalalı için Arnavut kökenli deseler de, Kavala’ya yerleşmiş bir Çerkes ailenin çocuğu olduğu idda edilir.

Kuzey Kafkasya’da yaşayan bir başka halk ise Abhazlar’dır. Bölge olarak Abhazya'da yaşarlar. Kökenleri yine tamamen Kafkasya, ve yine bir Kafkas dili konuşurlar.

Abhazlar ve Abhazya, batı dillerinde Abkhaz ve Abkhazia şeklinde geçer. Abhazya, Gürcistan ile yaptığı savaş sonucu bağımsızlığını ilan etmiş olsa da, bu devleti Rusya’dan başka tanıyan bir devlet yok. Dünyanın gerisinin gözünde hala Gürcistan’ın bir parçası sayılmakta.

Ve evet, “abaza” deyişinin kökeni bu halktır. Osmanlı zamanı “Abaza”, Abhazlar, Çerkesler ve Abazinleri (abaza yerine bazen abazan da derler) kapsayan bir sıfatmış. Mesela tarihte bir Abaza Mehmed Paşa vardır. Ancak zaman içerisinde “abaza” sözcüğü o bildiğimiz anlamına evrilmiş. Osmanlı zamanında başta Çerkes kadınlarına ilgi duyan, ilerleyen zamanlarda da kadın bulamadığı için hafif cinsel sıkıntılar yaşayan erkekler için kullanılmış.

Tarihte, Abhazlar da Çerkesler gibi sürgüne uğramış ve bir bölümü Osmanlı’ya sığınmış.

Osmanlı zamanında Çerkesler gibi haremde ve orduda Abhaz kökenli sultanlar ve paşalar olmuştur, ancak asıl renkli Abhaz figürleri Kurtuluş Savaşı ve genç cumhuriyettedirler.

Örneğin Rauf Orbay bir Abhazdı, keza Ali Fuat Cebesoy. Sanat dünyasında ise Ediz Hun, Hulusi Kentmen ve İsmail Hakkı Sunat hep Abhaz kökenlidir.

Kuzey Kafkasya’da yaşayan başka bir topluluk ise Abazinler’dir ve Abhaz’larla aynı halktırlar, ancak Abhazya’da değil, Karaçay-Çerkes bölgesinde yaşarlar.

Kuzey Kafkasya’nın başka renkli halklarından biri Çeçenlerdir. Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Çeçen Cumhuriyeti’nde yaşarlar ancak Rus İmparatorluğunun zorunlu göç politikasından onlar da nasiplerini almışlardır. Çeçenistan dışında yaşayan önemli bir Çeçen diasporası vardır.

Çeçenler tarihleri boyunca özgürlükleri için savaşmışlar. Rus İmparatorluğu, Sovyetler ve sonrasında Rusya Federasyonu ile durmaksızın mücadele etmişler.

İmam Şamil’i, yada popüler ismiyle Şeyh Şamil’i bilmeyen yoktur herhalde. Rus İmparatorluğuna kök söktürmüş. Ayna’nın Ceylan şarkısının müziği Şeyh Şamil ilintilidir.

Aynı şekilde Israilov Sovyetleri, Dudayev de Rusya Federasyonunu öttürmüş. Günümüzde ise Kadirov Ukraynalıları öttürüyor.

Çeçenlerin yakın akrabaları olan İnguşlar da Kuzey Kafkasyanın halklarından biridir. Çoğunlukla İnguşetya Cumhuriyeti’nde yaşarlar. İnguşlar’ın da önemli bir diasporası vardır.

Kuzey Kafkasyanın yerli halkları olan Avarlar, Laklar, Lezgiler, Dargiler, Tabasaranlar, Rutullar, Agullar ve Tsahurlar ise Dağıstan’da yaşarlar. Kafkas Avarlarını Avar Türkleriyle karıştırmayalım. Bu ikisi tamamen farklı iki halktır.

Buraya kadar anlattığımız halkların hiçbiri etnik olarak Türk değildir. Binlerce yıldır Kafkasya’da yaşamışlardır. Hemen hepsi önce Rus İmparatorluğunun, yani Çarlık Rusyası’nın acımasız zorunlu göç politikalarına maruz kalmış, başta Osmanlı, zamanın diğer devletlerine yerleşmişlerdir. Bu halklar ikinci zorunlu göçlerini Stalin sayesinde Sovyet döneminde yaşamışlardır. Bazıları sınırları belirli cumhuriyetler olsa da, bugün Rusya Federasyonunun birer parçasıdır.

Bu halklar genelde Müslümandırlar ama farklı dinden olanların sayısı hiç de az değildir.

Kafkasya kökenli Türk halklarının da olduğunu biliyoruz. Gelin biraz da bunlara bakalım.

Kuzey Kafkasya’daki Türk varlığı çoğunlukla Moğollar ve Altınordu devletlerinin Kafkasya’yı işgali sonucunda oluşmuş. Bu halkların çoğunluğu Türkçe konuşurlar ve Müslümandırlar. Hemen tümü İkinci Dünya Savaşı sonrası, Stalin’in zorunlu göç politikalarına maruz kalmış, Sovyetlerin farklı yerlerine yerleştirilmiştirler. Bunların bazıları Kruşçev’in başa gelmesiyle Kafkasya’ya geri dönmüşlerdir.

Karaçay ve Balkar Türklerinin kökenleri Kıpçak Türklerine dayanır ve Kafkasya’ya 11 ve 13’üncü yüzyıllarda yerleşmişlerdir. Balkarlar daha çok Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti’nde, Karaçaylar ise daha çok Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşarlar.

Nogay Türkleri Stavropol, Dağıstan, Astrahan ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşarlar. Kıpçak Türkleri ve Moğollar’ın bir karışımıdırlar. Bugün çok çeşitli görünümlere sahiptirler. Bazıları çıkık elmacık kemikleri ve çekik gözleri ile tam bir Kıpçak-Moğol görünümünde olsalar da, bazıları Tatar ve Çerkeslerle karıştıkları için tam bir batılı görünüme sahiptirler.

Kumuklar, Kıpçak ve Oğuz Türklerinin karışımı olarak ortaya çıkmış bir halktır. Dağıstan Cumhuriyeti’nde yaşarlar.

Son olarak Osetler’den bahsedelim.

Osetler Kafkasya’nın bir Hint-Avrupa dili konuşan tek halkıdır. Aslen Kafkas kökenli değillerdir, İrani bir halktır. Dilleri de Farsça’ya çok yakındır.

Osetler’in Ortaçağ’daki isimleri Alanlar’dı. Tarkan okurları, Yiğit Altar’ı öldüren Alanlı Kostok’u hatırlayacaktır. O Alanlar işte bugünkü Osetler.

Osetler Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti ve Güney Osetya’da yaşarlar. Güney Osetya, Gürcistan’ın bir parçası olarak kabul edilse de, 1992’den beri fiilen bağımsız bir ülkedir. Putin ve Putinvari Venezüella, Nikaragua gibi birkaç ülke Güney Osetya’yı tanısa da, genelde bağımsız bir ülke olarak tanınmamakta.

Kuzey Kafkasya işte böyle.

Ancak gezimiz Kuzey Kafkasya’yı kapsamayacak. Kuzey Kafkasya’yı ilerleyen günlerde bir Rusya gezisi ile birleştirmemiz gerekecek. Bu gezimize eklemek için hem zamanımız az, hem Rusya’nın durumu malum, hem de kızlar Sırp pasaportlarıyla vizesiz Rusya’ya girebilseler de, problem çocuk bendenizin vize falan alması gerektiğinden no-go olduk.

Güney Kafkasya’ya gelirsek, burada devlet haline gelmiş üç dominant halk var. Azerbaycanlılar, Gürcüler ve Ermeniler.

Bunlardan Gürcistan ve Azerbaycan’ı göreceğiz. Ülkelerine gittikçe bu halkları size anlatacağım.

Ermenistan’ı da çok görmek isterdim. Özellikle Gürcistan sınırında çok güzel kilise ve manastırları var. Erivan da gerçekten görülesi bir kent. Ancak Karabağ savaşı sonrasında ülkede duygular fazlaca yoğun ve Türk olmayan bir pasaportla girsem de ismimin falan sorun çıkarabileceğini düşündüm. Youtube üzerinde Ermenistan’a girip, sorun yaşamış Türkleri izledikten sonra Ermenistan’ı da biraz ileriye bıraktık.

Durum böyle.

Etnik olarak dünyanın en renkli, en karmaşık, doğası bir cennet, tarihi nadide, ve benim için her şeyden önemlisi şarabın insanlık tarihindeki doğum yeri olan bu bölgeye gitmeyi dört gözle bekliyorum.

Stay tuned!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Macaristan ve Budapeşte

Yıl 2001, bir toplantı için Macaristan’daki Eger kentine gitmem gerekiyordu. Macaristan’a ilk gidişim olacaktı, ancak daha gitmeden ülke ile...