18 Mayıs 2024 Cumartesi

San Marino

Eğer yazılarımı takip ediyorsanız, herhalde bunun canı iyice sıkılmış diyeceksinizdir. Transnistria, Gagavuzya gibi normalde bir çok kişinin gitmeyeceği acayip yerlerden sonra bu kez sizlere San Marino’dan sesleniyorum.

San Marino İtalya’nın bir kenti değil, etiyle, kemiğiyle bağımsız bir ülke.

Avrupanın en küçük üçüncü ülkesi. Ondan küçük Monaco ve Vatikan var.

Vatikan zaten aslında birbirine yapışık birkaç binadan oluşmuş bir kompleks, bir kilise ve bir meydandan oluşmuş bir ülke. Bu bina kompleksinin büyük bir bölümü zaten müze ve ünlü Sistin Şapel. Kilise, San Pietro yada St. Peter’s, meydan da şu meşhur, Papa’nın balkondan konuştuğu meydan.

Monaco, biraz daha büyük. Monte Carlo ve Saray ile birlikte bir şehir bile sayılabilir.

San Marino’nun ise, şehre ek olarak, biraz da tarla, bağ, bahçe arazisi var.

San Marino’da 30 bin civarında insan yaşıyor - Kadıköy’de yarım milyon insanın yaşadığını düşünürseniz.… Yüzölçümü ise 60 kilometre kare civarında.

San Marino’nun her tarafı İtalya. Denizle hiçbir bağlantısı yok. Ne EU, ne Schengen üyesi, ama hiç bir sınır kontrolü yok. San Marino’nun havaalanı yada limanı olmadığı için ancak İtalya’dan geçebiliyorsunuz. San Marino için önce İtalya’ya girmeniz gerektiğinden, tanım gereği, Schengen vizeniz yada vize serbestisizin olması gerekiyor.

Avrupa’nın bu işleri gerçekten çok karışık.

Eğer Türkseniz, başka, küçük bir sorun daha var.

San Marino’ya gittiğinizde teknik olarak sizi bir esir kampına kapatabilirler.

Çünkü San Marino ile Türkiye savaş halinde.

Hani biz kazanmış olsak da, Almanlar’ın kaybetmesi yüzünden kaybetmiş sayıldığımız I. Dünya Savaşı var ya. Ahan işte o aralar Almanlar’ın yanındayız diye San Marino ile de facto savaşa girmişiz.

Savaş sonunda Avrupa devletleriyle başta Sevr ve Lozan, barış antlaşmaları yapılırken, herkes San Marino’yu unutmuş. Bir barış antlaşması imzalanmadığı için de, teknik olarak savaş hali halen sürmekte.

Bir gugıllarsanız, İnternette bu işin dalgası fazlasıyla geçilmekte.

Bazı kaynaklar San Marino ile Türkiye’nin savaş halinde olduğunu yalanlıyor. İddaya göre Italya’daki Türk Büyükelçisi aynı zamanda San Marino’da da akredite edilmiş. Savaş olsaydı böyle yapılmazdı deniliyor.

San Marino
Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’nin web sitesine baktım. San Marino ile ilgili bir ibare bulamadım. Büyükelçi için sadece Türkiye’nin Roma Büyükelçisi ifadesi kullanılmış.

https://trove.nla.gov.au/newspaper/article/55722320 ‘daki linkte 1935’ten bir Avustralya gazetesinin küpürü var. Lokal tarım üzerine eğitim yapmak isteyen bir Türk’ün talebi, San Marino tarafından hala savaştayız diyerek geri çevrilmiş. İmla ve gramer bir felaket ama gazetedeki yazı gerçek gibi duruyor. Resmi bile var.

Herneyse, savaş halinde olsak da, olmasak da endişeye gerek yok, yukardaki işin şakası elbette. Türkiye ve San Marino ilişkileri gayet normal.

Bu arada San Marino sadece Türkiye ile papaz olmamış. 2022 yılında, Ukrayna savaşı başladıktan sonra Rusya, San Marino’yu Rusya ile dost olmayan ülkeler listesine koymuş. Gerçi San Marinolular dahil kimse bunun nedenini anlayamamış ama Ruslar da Rus işte…

San Marino
San Marino adını, kurucusu San Marinus isimli bir azizden almış.

Marinus, aslen bir duvarcı ustasıymış, sonradan bir piskopos onu deacon yapmış (Queen dinlermiydiniz?). Deacon papazın bir altında, dini bir ünvan.

Marinus, rivayete göre, MS 300’lerin başında, karısı olduğu ve terkedildiğini idda eden bir kadın bağırıp, çağırmaya başlayınca, kaçıp, bugünkü San Marino’nun bulunduğu bölgeye gelmiş, Titan Dağında bir kilise yapmış ve burada inzivaya çekilmiş. Yapılmasına öncü olduğu kalede Romalıların zulmünden kaçan Hristiyanları barındırmış.

San Marino’nun 500 kişilik bir ordusu var. Bunun bir bölümü seremonilerde yer alan süvariler, okçular ve saray muhafızları. Bir de elli-altmış kişilik küçük bir Jandarma kuvveti var. Ülkede cinayet, adam kesme, tecavüz gibi vahşi suçlar işlenmiyor ancak bol bol beyaz yakalı kriminaller var. İtalya’ya vergi ödemeyip, San Marino’ya kaçtıktan sonra yakalanmış işadamları bir kaç yıl önce buralarda gündemdeydi.

EU üyesi olmasalar da para birimleri Euro. Bozuk paraların üzerine ulusal simgelerini basabiliyorlar. Bir de posta pulu basabiliyorlar.

Yani böyle acayip bir yer San Marino.

Burada ne mi yapıyorum?

Elli beşinci ülkemi ziyaret ediyorum işte. Bir de şarap ve yemek. İnsan daha fazla ne ister?




Bologna’dan bir saat kadar bir araba yolculuğu bizi San Marino’ya getirdi.

Ortaçağ dekoru
San Marino’ya girdiğimizi hemen anladık. Yaya geçitleri mavi zemin üzerine boyanmış, trafik işaretleri yerde, kayalara falan yaslanmamış, uygar biçimde direklere asılı durumda.

San Marino’ya gelirken, otoyoldaki son çıkışa kadar üzerinde San Marino yazılı bir tane bile işaret görmedik. İnsan acaba bir kıskançlık mı var diye düşünmeden edemiyor.

San Marino’nun niçin bir şehir devleti olduğu, coğrafyayı görünce daha da iyi anlaşılıyor. San Marino’nun etrafı hep ova, dümdüz bir alan. Sadece burada çok dik ve yüksek bir dağ var. Yol o kadar dik ki, araba bile çıkarken zorlandı desem yeridir.

Böyle bir yere, de bir kale kurunca, elbette savunması çok kolay oluyor.

San Marino, bu güne kadar gördüğüm en cazibeli kentlerden biri. Kale hala tek parça ve inanılmaz bakımlı.

Kale çok bakımlı
Kalenin İçi ise orta çağlardan bir film seti görünümünde.

Bir kulenin mahzenindeki bir restaurant’a girdik. Yine mükemmel bir yemek ve onun eşliğinde, Parma’da olduğu gibi Sangiovese bir şarap içtik. San Marino’nun da yerel şarabı Sangiovese’den yapılma.

Restaurant’ın içi baştan aşağı Ortaçağ teması ile dekore edilmişti. Duvarlara mızraklar, kalkanlar, bir de crossbow dedikleri şu tüfek gibi omuza dipçikle dayanan yay asmışlardı. Masalar bile tahta, Ortaçağ hanlarındakileri andırıyordu.

San Marino ile ilgili son bir tespit yapmak gerekirse, trafik kontrollerinin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz, özellikle kalma süresini bir kaç dakika aştığımız için ödediğimiz elli yuroluk cezayı göz önüne alırsak…

Crossbow
San Marino fazlasıyla görülesi bir yer sevgili arkadaşlar. Sorun, San Marino’nun doğrudan bir geziyi haklı çıkarabilecek kadar büyük olmaması ve yer olarak da belli başlı gezi noktalarına uzaklığı.

Avrupa’daki tüm ülkeleri görmek üzere edindiğim gereksiz quest sonucu, San Marino’ya gelebilmek için çok fazla bahane yaratmak zorunda kaldım. Makul olarak sadece Bologna’ya hedefli bir geziden çalınan yarım gün, bu güzel kenti görmek için bir neden oluşturabiliyor.

Aslında aynı sorun, Avrupa’daki başka bir şehir ülkesi olan Andorra için de geçerli. Andorra’nın en yakın makul gezi noktası Barcelona. Bir aksilik olmazsa bu Temmuz’da, Barcelona’dan tek yön, üç saatlik bir otobüs yolculuğuyla Andorra’ya geçeceğim. Kızlar çoktan biz gelmiyoruz dediler. Onlar Barcelona’da kalacaklar, ben tek başıma çile çekeceğim.

İtalya gezimiz sürüyor. Bizi izlemeye devam edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...