30 Ocak 2024 Salı

Yazik ya...

Özlem Gürses, Polonya'ya "Ortodox" ülke dedi. Üzerine, "Ortodox" bir ülkenin başkonsolosunun, Katolik kilisesinde ne işi var diye Sarıyer'deki kilise saldırısı için bir komplo teorisi yarattı.

Çok üzülüyorum böylelerine.

Zekalarına o kadar güveniyorlar ki, araştırmadan, bilmeden, sınırlı dağarcıklarında, böyle boğuluyorlar, rezil rüsva oluyorlar.

Polonya'ya Ortodox demek, Türkiye'ye Budist demeye benzer.

Adamların anayasasında kilise, kutsal ruh falan var. Dünyanın değilse, Avrupa'nın en karanlık, en koyu Katolik ülkesidir.

Ben Ortodox'um deyin, taksiciler sizi arabalarına almaz.

Bir de garip konsolosu ajan provokatör yaptı.

Aslında seviyorum Özlem ablamı ama bu huyu başına çok iş açtı, çok da iş açacak.

Neyse, kendisi bilir...



29 Ocak 2024 Pazartesi

Ayy bizi F-35'ten attılar...

İnsanlar o kadar kör ki, burunlarının uçlarını göremiyorlar. Üstüne bir o kadar ukalalar, her şeyi biliyorlar ve ahkam kesiyorlar.

Şimdi sözde AmArika bizi kazıklamış, Yunanlılara F-35, bize de çürük F-16'ları kakalamış.

Bir adım geriye çekilip bakalım.

Farzedelim, bizi F-35 programından atmadılar, biz de 132 tane F-35 aldık.

Sonra da Yunanistan'la bir mesele çıktı.

Zannediyor musunuz ki o F-35'lerden bir tanesi bile uçabilecekti?

Fazladan, ertesi gün AmArika bir uçak gemisini burnumuza dayayıp, bizi dümdüz ederdi.

O yüzden AmArkia bizi kazıkladı, Ege'de üstünlük Yunanlılarda falan... Bırakın bunları.

Şu anda uçacak uçağımız yok. F-16'ları modernize edersek, çok teknik detayına girmek istemiyorum ama birer AESA radarı takarsak en azından İran'a, İrak'a karşı bir direnme gücümüz olacak.

Anka 3 ve Kaan'ı yaparsak, işte o zaman işler değişir.

AmArikalıların bize yaptığı en büyük iyilik, bizi F-35'lerden atmaları oldu, inanın.

Şimdi sükunet zamanı.

Kaan ve Anka 3 gelene kadar köprüyü geçme zamanı.

Sonrası bence fena değil, eğer bir Nas, halavet, salavet durumları yaşamazsak tabii...



17 Ocak 2024 Çarşamba

Acıklı Bir Yeni Yıl Öyküsü

Sizlere acıklı bir yeni yıl öyküsü anlatayım sevgili arkadaşlar.

Uzak değil, 2023’ü 2024’e bağlayan yılbaşı.

Paris’teydik.

Şimdi Paris’te geçirilen yılbaşının neresi acıklı olur diye sorabilirsiniz, tabiatıyla.

Arzedeyim.

Bildiğiniz üzere İsviçre’de yaşamaktayız.

Sabah beş buçukta kalktık, Lozan’a gitmek üzere önce otobüse, sonra da metroya bindik.

Saat yedide Lozan garındaydık.

TGV dedikleri hızlı trene atladık.

Saat onbir buçukta Paris'te, Gare de Lyon’daydık.

Saat onbir buçukta Paris'teydik
Valizleri emanete bıraktık, bir metro ile Şanzelize’ye ulaştık.

Buradan biraz sapıp, yakınlardaki Hausmann caddesine geldik.

Bir Lübnan restoranına girdik.

Humus ve bastırma ile başladık. Bastırma bizim pastırma, sadece Arapça’da “p” sesi olmadığından biraz evrilmiş.

Üzerine kızlar tavuk, ben de kefta söyledim. Kefta bizim köfte, Arapça’da “ö” sesi olmadığı için…

Yanında bir Lübnan şarabı. Lübnan’ın yarısı Hristiyandır. Hem tarihi bir şarap kültürleri, hem de Fransızlar’ın ince ayarını verdikleri şarapçıları vardır.

Yemek de, şarap da mükemmel ötesiydi.

Yeniden trene binip, otelimizin bulunduğu Val d’Europe’a geldik.

Akşam saat altı olmuştu.

Kendimize bir yılbaşı yemeği hazırladık, yanında da mükemmel bir şişe Medoc.

Mükemmel bir yemek olmuştu.

Şimdi bu öykünün neresi acıklı diyeceksiniz.

Saat yedi kırk beş olmuştu.

Üçümüz de uyuduk.

Günlerden 31 Aralık.

Acıklı tarafı burası işte sevgili arkadaşlar.

Yaşlanıyoruz be…

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...