27 Nisan 2019 Cumartesi

17 Numaralı Slayt

Sevgili arkadaşlar, yaştan mı, malum olan bitenlerin siniriylemidir bilmiyorum, ama şu sıralar acayip ajite, acayip diken üstündeyim.

Sanki etrafımdaki herkes ciddiyeti bırakmış, saçmalıyor gibi geliyor.

Olay kopmuş, gitmiş. Gündüz işte, akşam evde olan (ya da olmayan) şeylerden midir bilinmez, herkes bir hava, bir fiyaka peşinde.

Belki de benim ayarlarım bozuldu, bilmiyorum ama sinirlerim ayakta sizin anlayacağınız.

Fatih Altaylı'yı bir gazeteci olarak çok başarılı bulmam. Ancak zaman zaman Celal Şengör, İlber Ortaylı gibi gerçekten saygıdeğer kişiliklerle bilim programları yapar. Ben de bunları zevkle izlerim.

Bu yüzden Youtube'da kara deliklerin tartışıldığı programını görünce sabahın erken bir saati olsa de hemen izlemeye başladım.

Konuk olarak hayli genç iki profesör vardı. Altaylı bunları tanıttı ama isimlerine dikkat etmedim.

Sonra da izleyiciyi ısındırıp, konunun içine çekmek için bunlardan birine pas attı.

"Sayın profesör bilmemne, bu kara delik ne demek bize anlatır mısınız?"

Profesör, Şöyle bir iki saniye sessiz kaldı, sonra da baştan sona kopuk, alakasız, "Kara delikler uzay zamanda bölgelerdir, bir kaçma hızı vardır, roketler dünyadan kaçar, aya gider, kara deliklerden ise ışık kaçamaz, o yüzden bunlardan bilgi alamıyoruz" gibi bir şeyler söyledi.

Sonra da Clark Gable ile Cüneyt Arkın karışımı bir ses tonuyla:

"On yedi numaralı slaytı koyar mısınız?" dedi.

Slayt ekrana geldi, Önce her halde yanlış bir şey koydular dedim. Sonra dikkatli bakınca en altındaki sayfa numarası olan 17'yi gördüm. Demek ki bir yanlışlık yoktu.

Bütün slayt denklemlerle doluydu.

Başlığında "Kara Delik Olay Ufku" yazıyordu.

İlk denklem "Rou = 2MG/c2", hemen altımda da "Rfk = 3/2 2MG/c2", bunun altımda, sol tarafta "Riy = 6MG/c2", sağ tarafta da "Riy = 9MG/c2"...

Sonra da konuşmaya başladı. Ben herhalde bu slayt üzerindeki denklemleri anlatacak diye bekledim ancak adının başında "profesör" yazılı bu arkadaş, başı, sonu olmayan bomboş, düzensiz, aptalca bir kaç şey söyledi.

Söylediklerinin ise slaytta yazılı denklemlerle ne uzaktan, ne yakından, hiçbir alakası yoktu, ancak bol bol "Kütle Çekimi","Einstein'ın Göreceliliği", "Schwarzschild Yarıçapı" gibi terimler kullandı.

Bir ara slayttaki ilk denkleme gönderme yapıp, R yarıçap, M kütle, c de ışık hızı falan diyerek duruma bir "açıklama" getirdi.

Fatih Altaylı zaten slayt ilk göründüğünde şöyle bir kırmızı yanıp, sönmüştü, "Şahane anladık, iyi ki koyduk bunu" diyerek işi şakaya vurmak zorunda kaldı.

Sonra yine yapısız, bütünlüksüz, başı, sonu belirsiz bir dolu zırva, yine "açısal momentum", "yığılma diski", "kütlesel çekim kuvveti" gibi terminoloji ile ortalığa saçıldı.

Çok başınızı ağrıtmayayım, bu saçmalık bir on dakika daha devam etti. Sonra dayanamayıp izlemeyi bıraktım, Fatih Altaylı'ya da aşağıdaki mesajı yazıp, protestomu ilettim.

"Bu adamı 17 numaralı slide ile dövmek lazım. Programın başında kara delik nedir diye soruluyor, adam daha bismillah demeden bir sayfa denklemi insanların gözüne sokuyor. Amacı izleyicisine bir şeyler anlatmak mı, yoksa ne kadar çok şey bildiğini göstererek etkilemek mi? Karşısındakilerin seviyesine inemeyen konuklar ne yazık ki sadece vakit kaybı. Böylelerine tahammül edemiyorum. Bilim programlarınızı zevkle izliyorum Fatih bey ama bunu izlemeden bırakıyorum."

Sonra da bir profesörün düştüğü bu acizliğe üzüldüm.

Sadece önemli görünmek için bu kadar hıyarlığa gerek varnıydı diye kendime sordum.

Karşısında bilgi ve eğitim düzeyi malum, mainstream bir izleyici kitlesi varken, Astrofizik 101'in ilk dersinde bile üniversite öğrencilerine gösterilemeyecek karmaşık denklemleri ortaya saçmanın ne manası vardı?

Hele bir de anlatıma hiç bir katkıları yokken...

Kara deliklerin temeli çekim güçlerinin büyüklüğüyken, bundan hiç söz etmeyip, kaçma hızı anlatmaya, sonra da Fatih Altaylı'nın araya girip, kütlesel çekimi hatırlatmak zorunda kalmasına ne gerek vardı?

Hiç mi utanmadın be profesör abi?

Sen bize bir şeyler anlatmak için değil, bizi etkilemek için hazırlanmışsın.

Bravo, gerçekten etkilendim. Akşam huzur içinde uyu. Bir profesör ne kadar hıyar olabilir, oldukça etkileyici bir biçimde gösterdin.

Ancak anlayamadığım son bir şey var.

Madem bu slaytla başlayacaktın, ne diye gittin, onu on yedinci sıraya koydun be adam?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...