14 Ekim 2018 Pazar

Zaman Yolcuları

"...2008 yılında yeşil mercimek sağlığa zararlı demiş, dün de muhtarlar toplantısında yeşil mercimek kadar sağlığa yararlı bir şey yok demiş, ha, ha, ha!"

Sol elini yumruk yapıp, sağ elinin avuç içiyle üstüne vurdu.

"Nasıl geçirdim ama! Kesin en az elli 'layk' alırım bunla..."

Sonra da 'Paylaş' tuşuna dokundu.

Kısa bir süre sonra bir 'ping' ile ilk beğeni geldi.

"Batuhan beğenmiş. Köpek gibi beğeneceksin tabi! Ben de senin 'Cumhuriyet Elden Gidiyor' paylaşımını beğenmiştim."

Sonra başka bir 'ping'...

"Aney! Hanzade de beğenmiş! Bir iş çıkacak bu karıdan, kesin!"

Bir 'ping' daha...

"Tufancan yorum yazmış. 'Böyle halka böyle lider!', sinirli adam suratı ve 'Yanıtla'..."

Odanın uzak köşesindeki iki gözlemci birbirlerine baktılar.

Out-of-phase dedikleri, vücutlarını oluşturan maddenin quark ve elektronları evrenin geri kalanına göre dik bir açıda döndüğünden kimsenin onları görmesi ya da onlara dokunabilmesi imkansızdı. Onlar ise çevrelerinde olan biteni görüp, duyabiliyorlardı.

Zaman yolculuklarında out-of-phase kalmak zorunluydu. Eğer geçmişteki olaylara müdehale ederlerse gelecek değişebilir, kendi varlıkları dahil bir çok kişinin geleceği tehlikeye düşebilirdi. Yirmi ikinci yüzyılda kimse de doğal olarak böyle şeyler olsun istemiyordu.

Zaman yolcularından erkek olanı kadın olanına döndü.

"Olan biteni anlayabildin mi?"

"Hayır. Günlerdir bu deneği gözlemliyoruz, bir adım bile ilerleyendik."

"Bu yaptıklarının anlayamadığımız bir nedeni olmalı. Acaba ek olarak bizim bilmediğimiz vokal olmayan bir iletişim şekli mi kullanıyorlar da tüm verilere ulaşamıyoruz?"

"Onu bilmiyorum ama böyle giderse görev başarısızlıkla sonuçlanacak. Ben phase-in olup doğrudan iletişime geçeceğim bu denekle."

"Dur, yapma, prosedür dışına çıkma..."

Kadın arkadaşının sözünün bitmesini beklemedi bile. Belindeki phaser cihazının düğmesini kapadı ve odanın köşesinde maddeleşti. Mobil telefonu ile oynayan genç, arkası dönük olduğu için kadını görememişti.

Kadın gence yaklaşıp, hafifçe eliyle omuzuna dokundu.

"Hay ananı s...."

"Korkuttuğum için özür dilerim. Benim ismim MZ2307!"

"Kimsin sen? Nereden çıktın böyle? Ne zaman girdin eve?"

"Her şeyi açıklayacağım, ancak lütfen öncelikle sakin olun."

"Tamam, sakinim, anlat şimdi!"

"Başlangıç olarak, burada yalnız değilim."

"Ne dedin sen? Başkaları da mı var odamda?"

"Benden başka sadece bir kişi daha var. Phase-in olurmusun XJ1908?"

Erkek gözlemci istemeye istemeye phaser'ını kapattı?

"Güzel zamanlar. Benim ismim XJ1908."

"Güzel zamanlar mı? İyi günler demek istedin her halde."

"İlk karşılaşma sonrası pozitif bir refleksiyonda bulunmak istedim. Döneminize uygun olmayan bir vokal dizin kullandıysam özür dilerim."

"Kimsiniz, ne yapıyorsunuz evimde?"

"Biz yirmi ikinci yüzyıldan zamanınıza gözlem için gelmiş iki politik sosyoloğuz."

"...ve yirmi birinci yüzyılın başında, ülkenizde gerçekleşen sosyo-politik değişimin nedenlerini anlamaya çalışıyoruz."

"Peki benden ne istiyorsunuz?"

"Bizim misyonumuz ülkenin yönetici topluluğuna karşıt bireylerin analizi."

"Yani muhalefeti anlamaya çalışıyoruz. Siz de gördüğümüz kadarıyla bir muhalifsiniz."

"Gözlemlediğimiz kadarıyla iktidara oy veren seçmenlerin doğru bir eylem yapmadığını düşünüyor...."

"...bunu da onların bilgisizliğine bağlıyorsunuz."

Genç adam bu zaman yolcularının sırayla birbiri ardından konuşmalarını biraz yadırgasa da sonlara doğru alışmıştı.

"Söyledikleriniz doğru."

Dedi.

"Peki niçin bu insanlara gerçeği ve doğruyu anlatmıyor da, bunları yine sizin gibi düşünen başkalarıyla paylaşıyorsunuz?"

"Ama onlar cahil, aptal. Anlatsak da anlamazlar ki?"

"Peki zaten anlamış olanlara yeniden anlatarak nereye varmaya çalışıyorsunuz?"

"Aydınlar olarak bir araya gelmek istiyoruz."

"Peki zaten bunu yapan bir parti yok mu?"

"Var tabi ama onlar bir şey yapmıyorlar. Sadece liderleri o gün kimin ölüm yıldönümüyse ona taziyelerini belirten bir tivit atıyor."

"Peki madem bir işe yaramıyorlar, niye hala bu partiyi destekliyorsunuz?"

"Ne yapalım yani? Akepe'ye mi oy verelim?"

"Akepe'ye oy vermenizi önermedim, sadece davranışınızı anlamaya ça..."

Kadın araya girdi.

"Denek reductio ad absurdum yapıyor, literal alma söylediklerini."

"Hop, hop, sesimizi çıkarmadık diye sen de bizi iyice ilkel ettin şimdi. Biz de biliriz öyle bilimsel konuşmayı. Paradigma, fenomen ve aksiyom yani!"

"Yanlış anladıysanız özür dilerim. Reductio ad absurdum, konuyu abartılı boyutlara çekip, iddayı komik hale getirerek küçümsemek anlamına gelir."

"Tekrar konuya dönersek, Akepe'ye karşı olan başka kimse yok diye yeterli bulmasanız da bu adama oy veriyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?"

"Evet."

"Gözlemlediğimiz kadarıyla Akepe lideri, sizin yetersiz muhalefete oy vermenize rağmen önce belediye başkanı, sonra başbakan olmuş, Anayasa'yı değiştirip, Cumhurbaşkanını halkın seçebilmesinin önünü açmış, sonra kendini Cumhurbaşkanı seçtirmiş, sonra Anayasa'yı bir kez daha değiştirerek devletin yönetim biçimini başkanlığa çevirmiş, sonra da kendini başkan seçtirmiş."

"Evet."

"Şimdi bir an için abartmak maksadıyla söylemiş olsanız da, bu bahsettiğimiz seçimlerde oyunuzu muhalefet yerine Akepe'ye verdiğinizi düşünelim. O zaman ne olacaktı?"

"Akepe lideri, önce belediye başkanı, sonra başbakan olacak, Anayasa'yı değiştirip, Cumhurbaşkanını halkın seçebilmesinin önünü açacak, sonra kendini Cumhurbaşkanı seçtirecek, sonra Anayasa'yı bir kez daha değiştirerek devletin yönetim biçimini başkanlığa çevirecek, sonra da kendini başkan seçtirecekti."

"Yani hiç bir şey değişmeyecekti."

"Nereye getiriyorsunuz lafı?"

"Muhalefet yetersiz olmasına rağmen sizden oy aldıkça, Akepe'ye oy vermiş gibi oluyorsunuz."

"Olur mu öyle şey?"

"Siz söylediniz. Muhalefet yerine Akepe'ye oy verseydiniz de aynı şey olacaktı."

"Bu nasıl oldu, anlamadım."

"Biz de anlayamadığımız için sizle konuşmaya karar verdik ya..."

"Peki muhalefete oy vermeseydik ne olacaktı?"

"Muhalefet yeniden yapılanıp, sizi geri kazanmaya çalışacak, başındaki yetersiz lideri değiştirip, yerine yeni, işe yarar bir lider bulacaktı."

"Peki ne yapmalıyız sizce?"

"Bizim geçmişteki olayları değiştirmeye yetkimiz yok, ancak hala bu soruyu sorduğunuza göre zaten gelecek de pek değişmeyecek gibi."

"Muhalefet partisi ülkenin geleceği için modern, laik bir yönetim şekline inanıyor, doğru mu anlıyoruz?"

"Evet."

"Peki bunu halka söylüyor mu?"

"Hayır, daha ziyade dinden bahşediyor, sürekli dinci adaylar gösteriyor."

"Bu yaptığı dürüst mü peki?"

"Ama Akepe dini sömürerek çoğunluğun oyunu alıyor."

"Bizim gözlemlediğimiz kadarıyla muhalefet de Akepe'nin argümanlarını kullanarak, dua, namaz diyerek aynı Akepe gibi dini sömürmeye çalışıyor. Tek farkı, bunu beceremiyor."

"Biz de niçin sizin Akepe'ye dini sömürüyor diye kızdığınızı anlamaya çalışıyoruz."

"Ama Akepe lideri yalan söylüyor."

"Peki muhalefet lideri dindar halkın oylarını alabilmek için Said Nursi okuturken, herkesin önünde namaz kılarken doğruyu mu söylüyordu?"

"Ama onlar yalan söylüyorsa, biz de yalan söyleriz tabi..."

"Özür dileriz, bu dürüst bir yaklaşım değil. O zaman diğerine de yalan söylüyor diye kızmamanız gerekir. Seçmenler de aptal değil zaten. Herkes anlıyor olan biteni."

"Size başka bir soru, muhalefet, istemediği bu iktidara karşı olanları birleştirmek için ne yapıyor?"

"Ne yapabilir ki? Medya iktidarın elinde."

"Çok yanlış! Zamanınızda fazlasıyla aktif bir sosyal medya var. Toplantılar, mitingler, iktidara oy veren kitleyle konuşmalar, kahve ziyaretleri, muhalefetin yanındaki gazetelerle halka ulaşma, uluslararası medya, sivil toplum kuruluşları, bilboardlar, yapacak çok şey var. Seçimlerin güvenliğini sağlamak, seçim hilelerini zamanında tesbit edip, hemen tepki göstermek, seçmene ve halkın gerisine güven veren, tutarlı bir lider ve parti profili oluşturmak..."

"Ama her şeye rağmen muhalefet başarılı. Bu koşullarda bundan iyisi olmaz."

"Gel MZ2307, bırak bunları, ne halleri varsa görsünler. Başlarına gelen her şeyi hakediyor bunlar."

Her iki zaman yolcusu da phaser'larını aktive edip gözden kaybolurlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...