4 Ekim 2013 Cuma

Havadan Sudan

Geçenlerde İlker Başbuğ'a surmuşlar, "Paşam, içerde vakit geçirmek için ne yapıyorsunuz?" Diye.

Verdiği cevap çok manalı.

"Gazete okuyup televizyon seyrederseniz akıl sağlığınızı kaybedersiniz. Ben bol bol kitap okuyor, yazıyorum"

Haklı mı haklı. TC'den uzaktayken bile gazeteleri okuduğumda, haberleri izlediğimde sinirim kalkıyor.

O yüzden bıraktım gündemi izlemeyi. Tayyip Allahından bulsun dedim, kendimi daha az sinir bozucu dünya işlerine verdim.

Uzun süredir bu blog'a da yazmamıştım, ancak günlük bin ikiyüz kalori kardiyomu yapıp mis gibi kokan sıcak kahvemle oturunca yazmak geldi içimden.

Ama öyle Tayyip, Suriye, Beşiktaş falan gibi insanın içini bayan konulara girmeden yazayım istiyorum. Diğerlerinin sonu yok nasılsa.

Havadan sudan yazalım...

Hava deyince, havaların en zevksiz zamanları fotoğraf çekmek için.

Sonbaharın kırmızısı henüz gelmedi. Gün içinde de sadece iki saatlik "kuru" bir ara var. Gerisi yağmur...

Jelena radyoda duymuş, hemen aradı. Hurdaya çıkarılan birkaç Hawker Hunter uçağı Payerne havaalanına park edilmiş, istenirse gezilebiliyormuş. Nasıl severim Hunter'ları. Hala yağmursuz bir hava bekliyorum...

Ama nerede...

Bir hafta önce odun sipariş ettik. Oduncu yağmursuz ilk günde getiriyorum dedi. Oduncu komşumuz, yolun hemen karşısında evi ve deposu.

Ancak bir hafta oldu, hala odunlar caddeden karşıya geçemedi yağmur yüzünden...

Az önce gazetede okudum, Tom Clancy ölmüş.

Çok üzüldüm.

Tanırsınız mutlaka, askeri ve politik ağırlıklı kitaplar yazar. En ünlü kitaplarımdan biri The Hunt Of The Red October. Sean Connery'nin başrolünü oynadığı bir filmi de yapılmıştı. Bir Sovyet denizaltı personelinin Amerikaya iltica etmesinin hikayesini anlatır. Çok iyi filimdir. Kitabı ise bir kat daha güzeldir.

Hikayenin kahramanı CIA'de çalışan Jack Ryan isimli eski bir deniz piyadesi. Jack Ryan başka birçok Clancy romanının ve filminin de kahramanıdır. Patriot Games, The Sum Of All Fears, Debt of Honor ve Executive Orders bunlardan birkaçı. Clear and Present Danger filmi, Harrison Ford'un canlandırdığı kahramanın adı farklı olsa da, aslında bir Jack Ryan hikayesidir.

Bu romanların belki de en sıkıcısı Executive Orders'dır. Sıkıcı olmasının en önemli nedeni ise bine yakın sayfada her nedense Amerikalıların ayılıp bayıldığı Beyaz Saray entrikalarının detaylarını uzun uzun anlatması.

Bu Beyaz Saray ve Başkanlık fenomeni Amerikan edebiyatında sıkça karşımıza çıkar. Hikayenin kahramanı sonunda Nirvana'ya ulaşır ve ABD başkanı olur.

Bizde ise hikayelerin kahramanları sonunda genelde ya ünlü bir şarkıcı, ya da zengin bir fabrikatör olurlar. Hiç finalde başbakan olanını görmedim. Düşünün kör ve fakir genç kitabın sonunda Tayyip oluyor mesela :)

İşte bu Executive Orders romanı, serinin bir önceki romamı olan Debt of Honor ile birlikte, Jack Ryan'ın ABD başkanı olmasının hikayesi.

Jack Ryan nasıl başkan oluyor biliyor musunuz?

Bir Japon pilot, yönetimin çoğunluğunun katıldığı bir toplantı esnasında bir Jumbo Jet'i Beyaz Saray'a çakıyor. Eski başkan ve yönetim ölüyor, başkan yardımcısı Ryan başkan oluyor.

Ne var bunda diyeceksiniz. Teröristler 11 Eylülde beş tane uçağı çaktı Pentagon dahil kritik hedeflere, uçaklardan biri de Beyaz Saraya hedeflenmişti ama yolcular engel oldular.

Neresi orijinal Clancy'nin hikayesinin?

Hikayenin orijinalliği şurada.

Clancy, Debt of Honor ve Executive Orders'ı 11 Eylüldeki terörist saldırıdan önce yazmıştı.

Kimbilir, belki de teröristler 11 Eylül saldırılarının ilhamını bu romanlardan almışlardı.

Ah bu bizde olsaydı, Clancy hemen içeri alınmıştı. Ülke yönetimini devirmek için çete kurmak, terörist faaliyetlerde bulunmak, suça azmettirmek vesaire'den :)

Aksine, eylemden hemen sonra aynı gün onu TV'ye çıkardılar. CNN yada Fox'dan birindeydi. Bir uzman olarak fikrimi almak için programa davet etmişlerdi.

Çünkü ne yazdığını bilirdi Clancy. Araştırır, soruşturur, anlar ve sonra yazardı. Hem de tüm teknik detayları ile.

Spiker sordu ama soru, sorudan çok ima doluydu.

"Bu Müslümanlar niçin terörist eylemler yapıyorlar?"

Clancy'nin cevabı sorudaki ırkçılığı sildi süpürdü.

"Bunlar bu terörist eylemleri Müslüman oldukları için değil salak oldukları için yapıyorlar. İslam dini terörü onaylayan bir din değildir."

Sadece roman yazmadı Tom Clancy. Birçok non-fiction yani dökümanter kitabı da var. Bazıları ise tam benim ağzımın tadında. Silah, savunma, uçak, tank falan içerikli. Hala Kindle'ımda durur, yeni baştan okurum fırsat bulunca.

Eğer video oyunlarına meraklıysanız Splinter Cell'i yada Rainbow Six'i bilirsiniz. Bunlar da hep Clancy'nin işleridir.

Dopdolu bir insandı Clancy yani. Rahat uyusun mezarında.

Bu arada, Rainbow Six demişken, bacağımı bir kazada kırdığım ve Krakow'da, bir hastanede geçirdiğim bir hafta boyunca okuduğum bir maceraları gelir aklıma.

Kitabı tekerlekli sandalyede, üç battaniyeye sarılmışken, eksi bilmem kaç derece soğukta, sigara içebileceğim tek yer olan hastanenin bahçesinde, sokak lambasının altında bitirmiştim.

Ne melodramatik anlattım di mi? :)

Mesela bugün olsa aynısını yapamazdım.

Çünkü sigarayı bırakalı neredeyse dört sene oluyor.

Sigara içmeyince bahçeye çıkmak gerekmeyecek, bahçeye çıkmayımca battaniyelere sarılmanın bir manası olmayacak, hatta tekerlekli sandalye bile kullanmadan adam gibi yatağımda kitabı bitirecektim.

Ancak bu renksiz, heyecansız bir final olacak, size de yukardaki gibi bir anımı anlatamayacaktım.

Ne demişler, her işte bir hayır vardır...

İşte böyle.

Herkese iyi bir hafta sonu deyip bu günlük burada bırakalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...