23 Mart 2019 Cumartesi

Ty Moy Polkovnik!

Moskova'da, Lubyanka meydanında oldukça büyük bir bina, içinde de Rusya'nın en büyük oyuncak mağazası olan Detskiy Mir, yani "Çocukların Dünyası" bulunur.

Aynı meydanın diğer bir köşesinde ise, Rusların biraz da ironiyle "Yetişkinlerin Dünyası" ismini taktıkları, yine oldukça büyük bir bina vardır.

Bu bina, Sovyetler Birliği döneminde KGB'nin yönetim merkeziydi. Bu günlerde ismi KGB'den FSB'ye değişmiş olsa da, fonksiyonu çok da fazla değişmemişti.

KGB merkezine, özellikle alt katlarındaki hapisaneye yolu düşenler, eğer geri çıkabilmişlerse tabi, burada geçirdikleri günleri genelde biraz zor unutma eğilimindedirler.

Albay Dmitry Korsakov, bu binanın ikinci kattaki odasında, yorgunluğunu biraz olsun atabilmek için oturduğu büyük kahverengi koltuğunda geri yaslanmış, gözlerini kapamıştı.

Hafta sonu bir toplantı için Novorossiysk'deydi. Gün boyu yeni istihbarat stratejilerini dinlemiş, sonrasında ise liman güvenlik bürosunda çalışan metresi, yüzbaşı Katia Osinova ile uzun ve votka-yoğun iki akşam geçirmişti.

Sertçe vurulan kapı Albay Korsakov'u hafta sonunun mahmurluğundan, Pazartesinin gerçekliğine döndürdü.

Askeri serlikte bir ses tonuyla buyurdu:

"Vkhodit!"

Kapı açıldı ve içeriye sırım gibi bir üsteğmen girdi. Albayın karşısında hazrola geçti.

"Izvinite Polkovnik!"

Albay ses tonunu biraz yumuşattı.

"Pozhaluysta Sergei, skazhi mne"

"Güney 4D istasyonunun istihbarat raporları Albayım!"

"Spasibo Sergei"

Albay Korsakov masasının üzerindeki paketten bir sigara alıp, Zippo çakmağı ile yaktı. Derin bir nefes çekip, raporu okumaya başladı.

İlk paragraftan sonra yüzü kıpkırmızı kesildi ve istemsizce bağırdı.

"Chertovskiy!"

"Albayım?"

"Türkler S-400'lerden vazgeçip, Patriot almaya karar vermişler!"

"Çok zamansız olmuş Albayım, bu satış bizim için çok önemliydi"

"Yok, onla ilgili değil, Albay Igor'la iddiaya girmiştik, onu kaybettim. Ben Perşembe dönerler demiştim, o da Pazartesi. O kazandı, ona sinirlendim!"

"İçerdeki kaynaklarımız bunu bize bildirmemişler mi Albayım?"

"Türkiye’de her şey o kadar hızlı değişiyor ki, artık içerden istihbarat toplamayı bıraktık Sergei. Bugün Nato'dan çıkıyorlar, yarın Nato'ya kayıtsız bağlılıklarını bildiriyorlar. Ertesi gün AB'den vazgeçip, Shanghai Beşlisi'ne gireceğiz diyorlar, bir sonraki gün de AB'ye niye giriş müzakerelerini açmıyorsunuz diye kızıyorlar. Haftanın tek günleri ABD'ye dayılanıyor, çift günleri de stratejik müttefikleri oluyorlar. İstihbarat Moskova'ya ulaşana kadar fikirleri değiştiği için artık bakmıyoruz bile. Ama iddia için iyi oluyor böyle."

Masanın çekmecesinden bir şişe Stolichnaya çıkarıp, üsteğmene verdi.

"Bunu Albay Igor'a götür Sergei. Ona de ki, bir sonraki şişe bu kadar kolay olmayacak."

Sergei hazrola geçip, şık bir asker selamı verdi.

"Ty moy polkovnik!"

Sergei şişeyle odadan çıkarken, Albay Korsakov da istihbarat raporunun devamını okumaya başlamıştı. Sergei çıkmak üzere açtığı kapıyı fikir değiştirip kapadı ve geri döndü.

"Polkovnik!..."

"Skazhi mne Sergei."

"Matushka Rossiya eski güçlü günlerine dönecek mi sizce?"

"Rusya Ana eski günlerinden daha bile güçlü olacak Tovarishch Sergei. Şüphen mi var?"

"Evet, biraz şüphem var Tovarishch Polkovnik. Ordumuz eskisi kadar büyük değil. Tanklarımız eskidi, uçaklarımız parasızlıktan uçamıyor, denizaltılarımız vakitlerinin çoğunu limanda geçiriyor, füzelerimizin nükleer başlıklarını yenileyemiyoruz."

"Zaman değişti Sergei. Savaşlar artık tanklarla, uçaklarla kazanılmıyor. Elli yıl boyunca bütün paramızı, çocuklarımızın geleceğini, bir kere bile kullanmadığımız nükleer başlıklı füzelere, bunları taşıyan nükleer denizaltılara gömdük. Sonunda ne oldu? İflas ettik, battık. Matushka Rossiya gangsterlerin, kaçakçıların, fahişelerin eline kaldı."

Albay Korsakov biten sigarasıyla yeni bir sigara yaktı ve devam etti.

"Artık savaşmadan kazanıyoruz Sergei. Yankee'lerin dediği gibi bu kez we stole a page from their book. Obama isimli bir kafasız, bize Kırım'ı, Irak'ı, Suriye'yi hediye etti, hem de bir kurşun bile atmadan. Skazhi mne Sergei, soğuk savaş varken Suriye'deki bu üssü almak için kaç nükleer füze atmak gerekirdi, kaç yoldaş askerin kanı akardı?"

Albay Korsakov erin bir nefes alıp devam etti.

"Artık bizim adımıza Araplar, Yankee'lerin adına da Kürtler savaşacak. Irak'ta savaş çıkardılar, Irak İran'ın oldu. Suriye'de savaş çıkardılar, Suriye bizim oldu. İran'da, Türkiye'de savaş çıkaracaklar, her ikisi de bizim olacak. Parmağımızı kıpırdatmayacağız, hepsini bize hediye edecekler."

Sigarasından bir nefes daha çekti.

"Bugün Moskova kapılarına dayanmış, Stalingrad'da binlerce yoldaşın kanını akıtmış Almanya Rusya Ana'nın doğal gazı olmadan yaşayamayacak durumda. Yarın Berlin'de kırmızı, mavi, beyazlı bayrağımız dalgalancak. Bugün vizeyle girdiğimiz Klaipeda'ya gemilerimiz yeniden demirleyecek. Stalin'e vaat edilip, elimizden kaçan İstanbul, yeniden Çar Kenti olacak. Belki Obama artık yok ama yerine geçen Trump, Rusya Ana için ondan çok daha hayırlı."

Albay Korsakov, sesini alçaltarak devam etti.

"Sorunun cevabı Tovarishch Sergei, Rusya Ana geçmiştekimden çok daha güçlü olacak!"

Genç üsteğmen hiç bir şey söylemeden sert bir selam verdi ve geri dönüp yürüyerek odadan çıktı. Gözümden bir damla yaş süzüldü.

KGB binasından çıkmış, Moskva Nehri kıyısında yüksek duvarı ve kubbeleriyle Kremlin'e bakarak yürüyordu.

Kafasının içinde de durmadan aynı şarkı çalıyordu.

"Kalinka, kalinka, kalinka maya,
f sadu yagoda malinka, malinka maya..."

—-

Epilogue:

Diyeceğim o ki, bunların olmasını istemiyorsak, gözümüzü açık tutalım. Ben İstanbul'daki kırmızı ve beyazdan fazlasıyla memnunum. Üçüncü bir mavi renk istemiyorum. Ne Rusyanın, ne Amerikanın mavisi...

2 yorum:

  1. Ukrayna savaşından sonra tekrar okuyunca ilginç oldu. Koca ülkenin yönetimini münferit imza ile tek kişiye verince olay tekrar çok farklı bir yere geldi... Rusya kendi ayağına sıktı. Bekleyelim görelim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rusya-Ukrayna savaşının çok başka yönleri var. Bunun iki ülke arasındaki bir mücadelenenin ötesine geçmesi için ortam hazır. Umarım bir kıvılcım bu savaşı yaymaz. Tek adam konusu hem Rusya'nın yarısını, hem de Türkiye'nin yarısını endişelendiriyor. Diğer yarilar biraz problem işte...

      Sil

Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...