27 Temmuz 2023 Perşembe

Sinéad O'Connor

Yavrum Sinéad'de toprak olmuş. Benim jenerasyonumun neredeyse tümünün, hiç yoksa duymuşluğu vardır bu İrlandalı hatunu, çoğumuzun da şarkılarıyla bir anısı, bir mevzusu.

Müziğini cidden çok severim, güzel müzik yapar. Üzerine bir de Müslüman neyin olunca bizim mahallede bolca sempati toplamıştır.

Ancak hattızatında kafayı hafifçe sıyırmış bir hatundur.

Dört kere evlenmiş, en uzunu da zar zor bir sene sürmüş. Önce lezbiyenim, sonrasında da üç çeyrek kadın, bir çeyrek ibneyim demiş. Bir kaç kez kendini öldürmeye kalkmış, bipolarite, kişisel bozukluk falan gibi bir kaç ruhi hastalık teşhisi konmuş.

Üçü evlilik dışı, dört çocuğu olmuş. Bunlardan biri kendini asmış.

Dört kere ismini, bir kere de dinini değiştirip, Müslüman olmuş. Son ismi Şüheda Sadakat. Şüheda ismini Sinéad'e benziyor diye almış. Sinéad, "Şineyd" diye okunur, "Sined" değil. Şu kadın voleybolcu Sinéad Jack Ksal'a "sinedcek" dediklerinde beni bu yüzden afaganlar basıyor, neyse bu başka bir konu.

Otuz yıl boyunca ot içmiş.

Hayatının uzun bir bölümünü de kafayı kazıtıp, pırıl pırıl gezerek geçirmiş.

Dün itibarıyla da toprak olmuş. Ailesi ölüm nedenini açıklamamış.

Ben bu kadını bu şarkısıyla hatırlarım.

Yattığı yerde rahat uyusun.



24 Temmuz 2023 Pazartesi

Çimiçuri

Sevgili arkadaşlar, Madrid’de, ayıptır söylemesi, gourmet bir Arjantin restoranındayız. Bunca senelik deneyimime dayanarak söyleyebilirim ki dünyanın en güzel steak'ini Arjantin’de yiyebilirsiniz. 

Burada da et mükemmel ötesiydi, özellikle çimiçuri ile.

Çimiçuri’nin ne demek olduğunu bilmiyorsanız, lütfen listemden ayrılın. Çünkü çimiçurinin ne olduğunu bilmeyen biri ile herhangi bir düzeyde ilişki kurmam mümkün değil. Özür dilerim. 

Şöyle izah edeyim.

Kanlı steak’imi sipariş ettim. Eti beklerken garson kız ufak bir kap içinde sirke kılıklı bir sıvı getirdi.

Ablacım, bu nedir diye sorduğumda ‘çimiçuri’ dedi.

Yine anlamamıştım. Ne bu diye bir kez daha sordum. Yine ‘çimiçuri’ dedi.

Sonrasındaç sos ve içeriği ile ilgili sorduğum her soruya ‘çimiçuri’ diye cevap vermeye devam etti.

Tamam ablacım dedim, bırak kalsın.

Kız gidince gugılladım. ‘çimiçuri’ meğer ünlü bir Arjantin sosuymuş.

Et delisi biri olarak Arjantin’de birden fazla, hem de sadece gezmek için değil, iş için de bulundum.

Ve hemen her gün et yedim.

Ancak çimiçuri sosunu yemin ediyorum, bir kere bile duymamıştım.

Kısmet bugündeymiş.

Etle yalnız mükemmel gidiyor. Denk gelirse mutlaka deneyin.

Ancak kulağınıza küpe olsun, eğer ‘çimiçuri’ ne demek bilmezseniz, Arjantin restoranlarında Sebastian muamelesi görüyorsunuz. 

Benden söylemesi ☀️

Not: Çimiçuri, patateslerin altındaki, yarısı görünen kabın içindeki sos.



21 Temmuz 2023 Cuma

Ellinci Ülke

Sevgili arkadaşlar, iPad üzerinde yolculuklarımı izlediğim küçük bir uygulama var. Bu uygulama sayesinde nerelere gitmişim, gitmediğim neresi kalmış, şehir ve ülke bazında detaylıca görebiliyorum.

Dünyada herkesin tanıdığı 195 ülke var. Bu 195 ülkeye Hong-Kong, KKTC, Kosova, Filistin gibi herkesin tanımadığı ülkeler dahil değil. Bunlar bağımsız mıdır, değil midir, onun tartışmasına girmiyorum. 195 ülkeyi sadece genel kabul görmüş bir sayı olduğu için kendime baz olarak aldım.

Bu 195 ülkeden gitme şansını bulduğum ülkelerin sayısı yakın zamana kadar 49’du. 49 takdir edersiniz ki çok sinir bozucu bir rakam. Şöyle bir ülke daha olsa yuvarlak 50 diyebilecekken, 49 gibi eksik bir sayıda kalmak, şahsımı ciddi biçimde kaşındırıyordu.

Özel bir iki nedenden dolayı yolculuk planlarımızı kendi içlerinde biraz karıştırmak zorunda kaldık ve 2023 Şubat'ından beri gezilerimiz sürse de, yeni bir ülkeye gidememiştik.

Neyse ki sonunda şeytanın bacağını kırabildik.

Sizlere ellinci ülkemden sesleniyorum.

Bu ülke İrlanda.

İrlanda, statü olarak biraz karışık bir ülke. Biraz anlatmaya çalışayım.

Kuzeybatı Avrupa’daki Britanya takımadalarında göze batan iki büyük ada bulunur. Bunlardan büyüğü Büyük Britanya, küçüğü de İrlanda adalarıdır.

Bizim İngiltere diye kısalttığımız Birleşik Krallık, Büyük Britanya’da bulunan İngiltere, İskoçya ve Galler ile birlikte İrlanda adasının kuzeyinde bulunan Kuzey İrlanda devletlerini/bölgelerini kapsar. Birleşik Krallığın başkenti Londra’dır. Londra aynı zamanda İngiltere’nin de başkentidir. İskoçya’nın başkenti Edinburgh, Galler’in başkenti, Cardiff, Kuzey İrlanda’nın başkenti ise Belfast’dır.

Birleşik Krallığın tümü tek, bağımsız bir ülkedir. İngiltere vizesi diye bildiğimiz aslında Birleşik Krallık vizesidir ve bununla İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’ya girebilirsiniz. Birleşik Krallığı oluşturan devletlerin arasında sınır kontrolü, pasaport, gümrük gibi kontroller bulunmaz. Aynı para birimini, yani Britanya Pound’unu kullanırlar. Bildiğim kadarıyla Birleşik Krallık vatandaşlarının pasaport yada kimlik belgelerinde İskoç, İngiliz gibi etnik kökenleri yada alt devlet bilgileri yazılmaz.

İrlanda Cumhuriyeti, yada kısaca İrlanda ise İrlanda adasının geri kalanında konumlanmış bağımsız bir devlettir. Başkenti Dublin’dir. Birleşik Krallık, yani bizim değişimizle İngiltere’nin aksine bir Avrupa Birliği üyesidir. Para birimi Euro’dur.

Ahan biz, işte "bu" İrlanda'dayız!

Aklınızda olsun, Türk pasaportu ve İngiltere vizeniz varsa İrlanda için ayrı vize almanıza gerek yok. Ancak dikkat, İrlanda AB üyesi olsa da Schengen bölgesine dahil değil, o yüzden Schengen vizeniz İrlanda’ya giriş için geçerli değil. AB/İsviçre vatandaşıysanız pasaportsuz, sadece kimlik kartıyla İrlanda’ya girebilirsiniz. Ancak Kuzey İrlanda’ya geçecekseniz, en azından bugün itibarıyla Birleşik Krallığa gireceğiniz için pasaportunuzu yanınızda bulundurun.

Gezinin sonunda sizlere İrlanda’yı daha detaylıca anlatacağım elbette.

İrlanda ile birlikte, ülke bazında tabii, Britanya bölgesini tamamen görmüş oluyoruz.

Gördüğüm Elli Ülke
 
Yine bu ülkeleri saydığım uygulamaya bakarsak, Avrupa’da henüz gitmediğim, ancak yakın vadede gitme planlarımız bulunan Slovakya, Malta, Estonya, Letonya ve Arnavutluk bulunmakta.

Slovenya ve Moldova için henüz gezi planlarımız yok, ancak Moldova için ise en kısa zamanda bir şeyler düşünmem lazım. Öyle Moldova deyip, geçmeyin. Mükemmel şarapları var. Bir de Moldova içerisinde, belki de dünyada kalmış son sovyet devletçiği bulunmakta. İsmi Transnistria, biz Trans Dniester deriz. Moldova’nın parçası olsa da, Rusların himayesinde, pasaportla girebildiğiniz bir bölge. Hala Lenin heykelleri, Marks portreleri gibi Sovyet relikleri yaygın olarak görülebiliyormuş. İlginç bir yer diyorlar.

Doğu Avrupa’da kalan iki büyük ülkeyi, Belarus ve Ukrayna’yı ne zaman ve hangi koşullarda ziyaret edebilirim, bilmiyorum. Buraları malumunuz, şu sıralar gitmesi biraz tehlikeli bölgeler. Halbuki Kırım başta, Odesa, Kiev, Minsk falan gerçekten görülesi yerler.

Avrupa’da kalan son iki ülke, minicik birer şehir devleti. Andora ve San Marino. Söylenene göre temiz, şirin ülkeler olsa da pek öyle görülecek bir şeyleri yokmuş. Bir de öyle sapa konumlardalar ki, akıllı bir yere giderken yolda durup, gezemiyorsunuz.

Avrupa’dan, doğuya doğru devam edersek, ilk sıradakiler Gürcistan, Ermenistan ve can Azerbaycan. Bu üçünü bir Karadeniz gezisiyle birleştirmek mükemmel olabilir. Ancak bayağı ciddi bir lojistik gerekiyor. Örneğin kara yolu ile Gürcistan’dan komşu Ermenistan’a, oradan da komşu Azerbaycan’a geçilemiyor. Gürcistan-Ermenistan-Gürcistan-Azerbaycan yapmak gerekiyor. Ya da uçakla zıplaya zıplaya gideceksiniz.

Siradaki sonraki bölge Orta Asya. Kırgızistan, Özbekistan ve olursa Türkmenistan. Aşkabat çok güzelmiş, ancak Türkmenistan’a vize bayağı zahmetli diyorlar. Bunlara bir de Moğolistan’ı ekleyebilirsek, tadından yenmeyecek. Oralara gitmişken, ben görmüş olsam da, Jelena için Kazakistan’a da gitmemek olmaz. Bu da en az üç haftalık bir yolculuk demek. Bunun için 🐝Mezzy🐝’nin biraz daha büyümesini beklemek gerekecek gibi.

Orta Doğu’da görmek istediğim çok yer var. İran, Irak, şiddetle Suriye, İsrail, Ürdün, Lübnan, hatta Suudi Arabistan. Bunların bazıları için yakın gelecekte, bazıları için de niyet olsa da koşullar yüzünden çok uzun vadede planlarımız var. Geriye kalan Katar ve Kuveyt her nedense çok fazla ilgimi çekmiyor.

Asya’da, güneye doğru inersek, rüya destinasyonum Hindistan bana göz kırpıyor. Henüz ufukta ne bir plan, ne de bir niyet var. Ömrüm yeterse belki bir gün…

Güney Asya’da Vietnam, Kamboçya ve Malezya ilk aklıma gelen görmeyi istediğim ülkeler. Bunları ziyaret etmek çok hızlı, zahmetsiz ve göreceli olarak ucuz. Şimdilik kesinleşmiş planlar yok, ancak niyet var. Ani bir kararla gidersek sürpriz olmayacak.

Daha da güneyde Endonezya, Yeni Zelanda ve Avusturalya var. Endonezya’yı kesin görmek istiyoruz. İsviçre’den özellikle Bali’ye ucuz tatiller bulunabiliyor. Bu tatilin sonuna Yeni Zelanda ve Avusturalya’yı ekleyebiliriz belki.

Asya’da kalıyor Japonya. Japonya’yı görmek iyi olur mutlaka, ama ne zaman, god only knows… Jelena’nın 🐝Mezzy🐝’ye hamile olduğunu öğrenmesinden bir kaç gün önce Japonya biletlerimizi neredeyse alıyorduk. Gidemedik. Bundan iyisi de olamazdı. Yerine sevgili kızımız geldi ❤️

Kuzey Amerika’da gitmediğimiz sadece Kanada var. New York’a gittiğimizde Niagara şelalelerini görüp, oradan da en azından bir Toronto’ya geçmek isterim. Kesinleşmiş planlar olmasa da kolaylıkla yapabileceğimiz bir yolculuk.

Karayipler’de bu 195 ülkelik listede bulunan henüz gitmediğimiz bir dolu ıncık-cıncık yer var. Bunları görmenin en pratik yöntemi ise Miami’den bir cruise gemisine atlayıp, her gün bir ülkeye gitmek, yolda da geminin havuzunda deniz tatili yapmak. Orta vadeli planlarımızda.

Yine planlarımızda olan, ama Trump efendinin cruise ile gitmeyi yasaklaması yüzünden ertelediğimiz Küba’yı, tekrar cruise’lara eklendiğinde görebiliriz. Bir ara deniz tatili için Küba’ya gitmeyi düşünmüştük, ancak sadece Küba için taa oralara gitmek biraz eziyetli geldi, sonrasında da vaz geçtik.

Orta ve Güney Amerika çok çekici ancak çok tehlikeli. Yapılacak şeyler arasında Panama kanalı, Kolombiya’da bir Escobar turu, Peru’da başta Machu Picchu, diğer İnka kalıntıları, Bolivya’daki tuz ovaları, Şili’nin dağları ve şarapları başı çekiyor. Daha da fazlası var elbette. Örneğin daha önce Arjantin’de bulunmuş olsam da Patagonya’yı görmek efsanevi olabilir. Belki sadece kendim olsa giderdim, ama kızlarla çok riskli.

Geriye kalıyor Afrika. Afrika’da yapmak istediğim bir Kenya safarisi, bir de Güney Afrika’da bir-iki yer. Ama ne yalan söyleyeyim, Afrika için hiç istekli değilim.

Alın sizlere bir ömürlük yolculuk planları.

Yeri gelmişken, bu geziler için parayı nasıl buluyorsunuz sorusuna biraz değineyim.

Bizler zengin insanlar değiliz. Avrupa’da yaşıyoruz ve orta düzeyde bir gelirimiz var. Bu gelir yukardaki gezileri yapmaya yetiyor.

İkincisi, o kadar çok gezdik ki, uygun fiyatlarla yolculuk yapmayı öğrendik. Bizle aynı ülkede yaşayan arkadaşlarımızın Côte d’Azur’de - arabayla bize beş saatten az bir destinasyon - averaj bir otelde yaptıkları tatile ödedikleri parayla bir kaç yıl önce Amerika’da New York, Washington, Las Vegas, San Diego ve Los Angeles’ı gezdik. Nasıl derseniz, önceden planlayıp, az ödeyin, bol bol araştırın ve önceliklerinizi doğru belirleyin.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim. Bu günlerde Antalya’da bir tatil, door-to-door, Maldivler’de bir tatilden daha pahalı 😀 Doğru yere bakınca tatil fırsatları, insanın hayal gücünü zorlayan düşük fiyat düzeylerinde bulunabiliyor.

Üçüncü ve en önemlisi ise gezmek isteyin. Gelecek ay, gelecek yıl, emekli olunca falan demeye bir başlarsanız, hiç bir yeri göremezsiniz. Gezmek eziyetli, zor, okumayı, araştırmayı gerektiren bir hobi. Hakkıyla yaparsanız, getirisi çok tatmin edici olabiliyor.

Şimdilik benden bu kadar. Daha sonra devam edeceğiz.

Sevgi ile kalın.

20 Temmuz 2023 Perşembe

Oksijen

Sevgili arkadaşlar, Temmuz 2023’ün ortası itibarıyla geçen yılın Ekim ayında kurduğumuz güneş panelleri toplam 7.16 MWh, yani megavatsaat elektrik üretmişler.

Bu elektriği konvansiyonel biçimde, kömür yada doğal gaz gibi bir şeyleri yakarak elde etseydik, atmosfere 2.8 ton CO2, yani karbon dioksit salacaktık.

2.8 ton CO2 ilk bakışta çok şey söylemiyor insana. Gelin bu ne demek, biraz daha derinlemesine bakalım.

Karbondioksitin karbonu yaktığımız yakıttan, oksijeni ise havadan gelir.

Karbonun atom ağırlığının 12, oksijenin de 16 olduğunu düşünürsek, bu 2.8 ton CO2’nin içinde atmosferden çalınan 2 ton oksijen bulunur.

Bu 2 ton oksijen ne demektir, şimdi de ona bakalım.

Bir insan günde 11 bin litre hava solur. Bu 11 bin litre havanın %21’i oksijendir. Nefesimizi verdiğimizde ise oksijen miktarı %15’e düşer. Yani yaşamak için soluduğumuz havanın içindeki oksijeni %6 kadar kullanırız. Bu da demektir ki her gün soluduğumuz 11 bin litre havanın %6’sı kadarını yani 660 litre oksijeni yaşamak için tüketiriz.

1 litre oksijen normal koşullarda 1.43g ağırlığındadır. Güneş panelleri ile kurtardığımız 2 ton oksijen de 1.4 milyon litre yapar. Bu da bir insanın 2121 günlük yada 5.8 yıllık oksijen tüketimine denk gelir.

Başka bir ölçüyle 84 ağaç dikmiş gibi olduk. Ama bunun hesabına girmeyelim isterseniz.

Dokuz aylık elektrik üretimi için hiç de fena sayılmaz.

Güneş panellerinin çevresel getirilerine, sadece atmosfere sağladığı oksijen katkısı olarak bakmak yeterli olmaz.

Düşük CO2 salınımı, CO2’nin başımıza sardığı en büyük belası olan sera etkisini de azaltır.

Dünya ısısının çoğunu gündüz, güneşten gelen görülebilir ışığın enerjisinden alr. Geceleri ise bu ısı infra-red yanı kızıl ötesi frekanslarda uzaya geri verilir, dünyamız da soğur.

CO2, kızıl ötesi ışımayı geçirmez, yansıtır. Yani dünyanın soğuması için uzaya gitmesi gerekli kızıl ötesi ışınlar, atmosferdeki CO2’den yansıyıp, yine dünya yüzeyine dönerler ve dünyanın ısısını artırırlar.

İşte şu anda başımıza gelen felaketin özeti. Küresel ısınma, iklim değişikliği falan dedikleri hep bu.

Eğer atmosferdeki CO2’yi artırmaya devam edersek hepimiz haşlanacağız.

Herkesin aklı ve öncelikleri haklı olarak başka yerlerde, farkındayım. Ama bunu da aklımızın bir köşesinde tutalım.

Akşamınız güzel olsun.


Sadece bir "Hayır" sözcüğü

1959 yılında El Comandante, yani yoldaş Fidel, Küba’da ABD’nin kankası diktatör Fulgencio Batista’ta karşı gerçekleştirdiği devrim sonrasınd...