Neyse ki uçağımızın kalkmasına üç saat falan vardı ve oturup, biraz soğumak için yeterli zamanımız kalacaktı.
Ya da biz öyle zannetmiştik…
Kiralık arabayı bırakmak için havaalanının etrafında üç kez döndük, sonra iyi kötü park edebileceğimiz bir noktayı bulup, arabayı park ettik.
Rent A Car ofisine gidip, anahtarları verdik, adamlar arabayı kontrol ediyor, biz de bekliyoruz. Aradan bir yarım saat geçti, bir bıçkın gelip, “Mr. Bulent, you will pay 40 dinars for the damage” dedi. Hasar için 40 dinar ödeyeceksin diyor. “Lan ne hasarı? Gel gidip, bakalım” dedim. “Gelemem” dedi, “Bak burda resmi var” diye bir fotoğrafı gözüme soktu. Arka koltuğun fotoğrafı. Üzerinde belli belirsiz bir beyaz leke var. Toz bile olabilir.
“Oğlum bunun neresi hasar?” diye sordum, “Kuru temizleyiciye gidecek, onun parası” dedi. “Benden olduğunu nereden biliyorsun, önceki halinin resmini göster” dedim, “Yok” dedi.
Sadece beni değil, kendi firmasını bile dolandıracak şerefsiz. Aklınca biz uçağı kaçırmayalım diye nalet olsun deyip ödeyeceğiz, o da ayak üstü 40 dinarı cebine atacak.
“Bak sen de, ben de burada ne olduğunu biliyoruz, uzatmayalım, sana bir kuruş ödemeyeceğim” dedim. “Peki, 25 dinar ver” dedi. "Kuru temizleyiciler pazarlığa mı başladı?” diye sordum. Kem küm etti. “Bir kuruş vermiyorum” dedim. O da “Ben de sana depositini geri vermeyeceğim” dedi. Son on yıldır bu kadar sinirlenmemiştim. “Polis çağır lan #@$$@#$” diye bağırdım, kafasını çevirdi.
Ben havaalanı güvenliğine giderken, Jelena “🐝Mezzy🐝’nin Türk pasaportunu bulamıyorum” dedi. 🐝Mezzy🐝, Türk pasaportuyla girmişti, onla çıkması gerekiyordu. Pasaport, Jelena’nın çantasındaydı. Büyük olasılıkla arabanın içine, bir yere düşmüştü. Hemen 🐝Mezzy🐝 ile birlikte arabaya geri koştuk. Yolda benim kapıştığım değil, başka bir şirket adamına rastladık. Bizim koştuğumuzu görünce “Pasaport mu?” diye gülerek sordu. Cevap bile vermedim, sonra da bu nereden biliyor diye düşündüm. Herhalde Jelena söylemiştir diye üzerinde durmadım.
Arabanın yanına geldiğimizde iki adam içini temizliyordu. Koltukta öyle leke meke yoktu tabii, sadece beyaz bir dalga şeklinde, olasılıkla tuz. Hızlı bir şaplak bile temizlerdi. Ama pasaport daha önemliydi.
🐝Mezzy🐝 ile bütün arabayı aradık, koltukları bile çıkardık, nada. Pasaport, masaport yok. Hemen havaalanı polisine gittik. Bir tanesi bile İngilizce konuşmuyor. Polis, taksi bankosundaki görevliyi çağırdı, en azından hello, velkam, tenkyu bir şeyler konuşabiliyor. “Kızımın pasaportu kayboldu, ne yapalım?” dedik, “Ben bilmem, karakola gidin” dedi.
Karakol, havaalanının dışında. Bulana kadar yarım saat geçti. İçeri girerken telefonumu aldılar, Jelena’nınkini her nedense almadılar. Aynı pandomim karakolda da devam etti. Yine İngilizce yok, birbirimize bakıyoruz. Polislerin biri Google ile çeviri yapmaya çalışıyor ama kör dövüşü. “Benim telefonumla çevireyim” dedim, “Tamam” dediler, “Ama telefonumu aldınız” dedim, telefonu getirdiler.
Polisler gerçekten iyi ve kibarlar. Yardımcı olmaya da çalışıyorlar. Ama anlaşamayınca bir yere varamıyoruz.
Google ile şöyle bir sonuca ulaştık. Biz ertesi sabah Türk Konsolosluğuna başvurup, yeni pasaport çıkarttıracağız, sonra o pasaportu ürdün polisine vereceğiz, onlar da giriş damgasını yeni pasaporta aktaracaklar ki, o damga ile çıkış yapabileceğiz. “Ne kadar sürer bu?” diye sorduk, “Bir hafta falan sürer” dediler. “Babacım, bizim uçağımız iki saat sonra kalkıyor” dedik, polis başını iki yana salladı.
“Bak, kızımın başka bir pasaportu var, onla çıkabilir mi?” diye sorduk, bir umut ışığı yakaladık. Tekrar telefonla bir yerleri aradılar, sonra bizi ekip arabasına koyup, havaalanına geri götürdüler, “Komiser Hamdi’yi bul” dediler. Ben bu arada Rent A Car’cılardan şikayetçi olmaya çalıştım ama bana net olarak “Vakit yok, eğer uçağa binmek istiyorsan, bırak Rent A Car’cıları” dediler.
Geldiğimizde komiser Hamdi’ye gittik. O bizi sınır polisine götürdü. 🐝Mezzy🐝 İsviçre pasaportu ile çıkabiliyor, ancak bu pasaporta çıkış damgası vurabilmek için vize gerekiyor. Böylece 🐝Mezzy🐝’ye Ürdün’den çıkarken, Ürdün’e giriş vizesi aldık. Sınır polisi ona giriş damgası bastı, beş dakika sonra da pasaport kontrolünden geçerken aynı vizeye bir çıkış damgası vurdular. Bu arada bütün görevliler bizi tanıdı, hiç bir kuyruğa falan girmiyoruz. Ben kontrolden pasaportsuz geçiyorum, sonra bir görevli pasaportumu getiriyor falan.
Sağolsunlar, bütün polis ve görevliler gerçekten yardımcı oldular, biz de uçağın kalkmasına beş dakika kala kapıya ulaştık.
Önce İstanbul, sonra Cenevre’ye indik. Uçak modunu kapattığım anda WhatsApp’ten bir ‘ding’ sesi geldi. Rent A Car’cılar 🐝Mezzy🐝’nin pasaportunun resmini göndermişler. Utanmaz herifler, dalga geçiyorlar. Pasaportu bizden sonra bulmalarına olanak yok. Kaputu açıp, motorun içine bile bakmıştık. Ben bağırdım diye aklınca beni cezalandıracak.
Sevgili arkadaşlar, çok az bu kadar çileden çıkmıştım. Önce booking.com'a, sonra bunların Amerika’daki merkezlerine, hatta Ürdün Turizm bakanlığına bile yazdım.
Rent A Car’cılar bana “Biz kimsenin pasaportunu alıkoymayız” falan diye yazdılar. “Oğlum bak senin adamın bana pasaportun resmini gönderdi” dedim, “Vay anasını” falan oldular.
Daha fazlası da var ama başınızı ağrıtmayayım. Resmi bir özür yazısı gönderdiler. Depoziti geri ödeyip, 40 dinar istemekten de vaz geçtiler.
Pasaportu Amman Konsolosluğu’na götürdüler. Onlar da sağolsun Cenevre Konsolosluğuna postaladılar.
Şimdi pasaportu bekliyoruz.
Bu, hepimiz için elbette ki çok kötü bir deneyim oldu. İlk Ürdün yazımda da söylemiştim. Araba kiralama şirketleri ne yazık ki arabayı verirken sizden bir depozit alıyorlar, sonra da siz arabayı getirdiğinizde, olasılıkla uçağınızın kalkmasına az zaman kala, böyle saçma gerekçelerle sizden para istiyorlar. Siz de uçağınız kaçmasın diye nalet olsun deyip, parayı ödüyorsunuz. Eğer ödemezseniz depositinizi geri vermiyorlar, ya da aylar sonra şanslıysanız tamamını, genellikle de bir bölümünü geri alabiliyorsunuz. İnternet bu hikayelerle dolu. Ben, aynısı başımıza gelmesin diye bilinen bir firmadan kiralamıştım, ama sonuçta o firma da bir franchise. Yani adamlar hala aynı adamlar.
Ürdün'e gidecekler için ne desem bilmiyorum. Araba kiralamadan gezmek zor, uzun ve eziyetli. Araba kiralayınca da böyle şeyler oluyor. Size tavsiyem, arabanızı aldığınızda santim santim fotoğraflayın. Yine arabanızı teslim alırken bu tip olaylardan haberdar olduğunuzu, ve aynı şey başınıza gelirse polis ve mahkeme dahil her türlü başvuruyu yapacağınızı açık açık söyleyin. Full coverage insurance alın, ve depozit vermeyi reddedin. Bunları da ülkeye girmeden yapın ki, sabahın bir saatinde Rent A Car’cılarla havaalanında Hacivat-Karagöz oynamayın.
Ne acı ki, böyle güzel ülkeye, böyle güzel insanlara yakışmayacak şeyler bunlar.
Şimdi, bu tatsız mevzuyu not alıp, bir kenara bırakalım ve Ürdün’ü değerlendirelim.
Çok fazla Arap ülkesi görmedim. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Tunus ve Fas’ta bulundum. Türkiye’yi de miksimize ekleyip, karşılaştıralım.
Size rahatlıkla söyleyebilirim ki Ürdün, bu ülkelerin en uygarı, en temizi, insanları da en kibar ve yardımseverleri. Eğer bir Arap ülkesini ilk kez görecekseniz kesinlikle Ürdün’e gelin. İnsanlar misafirperver, satıcılar saygılı, size, özellikle kadınlara yiyecek gibi bakan yok. Etrafta bangır bangır müzik çalmıyor, ukalalığa, hıyarlığa maruz kalmıyorsunuz.
Fiyatlar pahalı değil ama turistik bölgelerde biraz fazla kaçırabiliyorlar. Trafik zor, özellikle şehirlerde. Şehirlerarası yollar fena değil, kısa sürede tarza alışabiliyorsunuz.
Ancak en önemlisi, Ürdün’de, dünyada başka yerde göremeyeceğiniz özel yerler, doğal harikalar var. Benim listemin çok üstlerinde yer alan bir ülke.
Mutlaka gelin ve görün.
Sevgi ile kalın.
Şimdi, bu tatsız mevzuyu not alıp, bir kenara bırakalım ve Ürdün’ü değerlendirelim.
Çok fazla Arap ülkesi görmedim. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Tunus ve Fas’ta bulundum. Türkiye’yi de miksimize ekleyip, karşılaştıralım.
Size rahatlıkla söyleyebilirim ki Ürdün, bu ülkelerin en uygarı, en temizi, insanları da en kibar ve yardımseverleri. Eğer bir Arap ülkesini ilk kez görecekseniz kesinlikle Ürdün’e gelin. İnsanlar misafirperver, satıcılar saygılı, size, özellikle kadınlara yiyecek gibi bakan yok. Etrafta bangır bangır müzik çalmıyor, ukalalığa, hıyarlığa maruz kalmıyorsunuz.
Fiyatlar pahalı değil ama turistik bölgelerde biraz fazla kaçırabiliyorlar. Trafik zor, özellikle şehirlerde. Şehirlerarası yollar fena değil, kısa sürede tarza alışabiliyorsunuz.
Ancak en önemlisi, Ürdün’de, dünyada başka yerde göremeyeceğiniz özel yerler, doğal harikalar var. Benim listemin çok üstlerinde yer alan bir ülke.
Mutlaka gelin ve görün.
Sevgi ile kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder